27.07.2020

Elindeki patates filizlenmişti. Torbadaki tüm patatesler filizlenmişti…
Zehirlenme riskine rağmen onları kullanması gerekiyordu. Kendisi ve bebeği için… Başka yiyecek hiçbir şey yoktu çünkü. Bir şeyler bulacak gücü ya da bebeğin zamanı da yoktu. Birkaç dakika sonra ölmesi mümkündü. Bu filizlenmiş patatesler onu birkaç dakika daha yaşatacaksa, sonra öldürse bile, öyle olsundu. En azından elindeki her şeyi kullanmış olurdu. Patateslerin hepsini filizlerinden arındırmaya özen gösterse de; bunun pek işe yaramayacağını biliyordu. Onları haşlamak için tencereye koydu. Sonra ezip püre yapacak, bebeğine yedirecekti. Çok az bir kısmını da kendisi yerdi belki.
Daha sütten kesilmemesi gerekirdi yavrusunun. Diğer dört çocuğunu birer yıl emzirmişti. Oysa bu sadece sekiz aylıktı ve iki aydır süt emmiyordu. Diğer yavruları ne yapıyordu acaba? Ne yiyip ne içiyorlardı?
Kırık bir sandıktan başka hiçbir şey olmayan beşik sanki küften yumuşamaya başlasa da henüz bebeğini taşıyabiliyordu. Her ne kadar mızıldansa da; parçalanır korkusuyla sallamasa da yorgunluktan uyuyakalmış olan, hiçbir yavrusunun olmadığı kadar hafif vücudu eline aldı. Evet, eline alacak kadar küçük ve zayıftı.
İçinden, bir anlığına, şu vücudu aç bırakmayı,; tüm püreyi midesine indirip artık başka birisi için endişelenmekten kurtulmayı geçirdi.
Dört tane çocuk getirmişti dünyaya. Yetmez miydi? Keşke şu aptal adam ölmeseydi. Ya da ölen kendisi olsaydı.
Ölüm için son umudu, yediği şu son patateslerdeydi.
Hem kendisi, hem de bebeği için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir