02.01.2021

Fazla dürüsttü. Çok fazla… Ama söylediği her doğru şey, ondan hoşlanmama sebep oluyordu. Yok yok… Hoşlanmak fazlasıyla nötr kalıyordu ona olan hislerimi açıklamak için… Onu resmen arzuluyordum. Acımasızdı bazen; ama ben biliyordum ki o doğruyu söylüyordu. Bazen bana da yapıyordu bunu. Özellikle de kendisine. Sadece… Sadece çocukların yanında başkalaşıyordu. Yumuşuyordu. Değişiyordu işte. Bir gün ona her şeyi anlatmaya karar verdim. Anlattığımda cevabı tek cümleydi. “Ama ben seni sevmiyorum.” Bu cevabı bile onu bir kat daha arzulamama sebep olmuştu. Ben ona değil de doğruya mı aşıktım? Onu, yani birisinin kendi gerçeğini dürüstçe söylemesini mi arzuluyordum? Cevabı beni incitmemişti bile. Ona gülümsedim …

Okumaya Devam Et

27.07.2020

Elindeki patates filizlenmişti. Torbadaki tüm patatesler filizlenmişti… Zehirlenme riskine rağmen onları kullanması gerekiyordu. Kendisi ve bebeği için… Başka yiyecek hiçbir şey yoktu çünkü. Bir şeyler bulacak gücü ya da bebeğin zamanı da yoktu. Birkaç dakika sonra ölmesi mümkündü. Bu filizlenmiş patatesler onu birkaç dakika daha yaşatacaksa, sonra öldürse bile, öyle olsundu. En azından elindeki her şeyi kullanmış olurdu. Patateslerin hepsini filizlerinden arındırmaya özen gösterse de; bunun pek işe yaramayacağını biliyordu. Onları haşlamak için tencereye koydu. Sonra ezip püre yapacak, bebeğine yedirecekti. Çok az bir kısmını da kendisi yerdi belki. Daha sütten kesilmemesi gerekirdi yavrusunun. Diğer dört çocuğunu birer yıl emzirmişti. …

Okumaya Devam Et

09.07.2020

Yanılmıştım. Zaten hep yanılmıyor muydum? Bir şekilde herhangi bir şey konusunda yanılmak, ilk defada ayakkabılarımı bile raftan alırken tutturamamak, benim için son derece alışıldık bir şeydi artık. Ama bu kez gerçekten, fena hâlde yanılmıştım. Tüm hayatımın her anında yanılıyor olmamın bir açıklaması vardı şimdi. Ben, ben değildim. Sadece bir insanın yarattığı, kendisinin nasıl olması gerektiğini düşünerek ölçüp biçtiği üç boyutlu bir heykeldim.

Okumaya Devam Et

26.06.2020

Bir gemide çalışıyordu. Hemen hemen her türlü gemide, her işte çalışmıştı. Yeter ki gemi olsun. Ayakları sabit bir zemine değil de devamlı yaylanan bir zemine bassın… O her işi yapardı. Yeter ki, bir dakika bile olsa denizin kokusunu alsın… O mektubu alana kadar böyle ölmeyi planlıyordu ama mektup onu karaya çağırıyordu. Ağabeyi ölünce; babası, ağabeyinin karısı ve üç çocuğu geride kalmıştı. Hiçbiri de iş görebilir durumda değildi. Tarlanın işçiye ihtiyacı vardı ve bunu yapacak tek kişi kendisiydi. Eşyalarını toplayıp istemeye istemeye gitti köyüne. Oradan kaçışını bugün gibi hatırlasa da… Oradan nefret etse, yaklaşan her adımda göğsü tıkansa da… Köyünden kaçarken …

Okumaya Devam Et

24.06.2020

Bir barda dans eden iki insan… Neden dans ettikleri belli. Zaman geçirmek, eğlenmek istiyorlar bardaki herkes gibi. zaten birbirlerine temas etmeden; son modaya uygun dans ettiklerinden aralarında bir çekim olup olmadığı belli olmuyor. Sanki bir oyunda eşleşmiş iki insan onlar. Oysa, içlerinden biri, daha önce hiç bara gitmemiş. Çok gürültülü geliyor bar ona çünkü. Kafası o kadar dağınık, kendisini o kadar çaresiz hissediyor ki, önünde bir bar görünce girivermiş öylece. Onun karşısındaki için bara gitmek gündelik bir şey. Her gece yaptığı bir şey olmasa da; haftada iki-üç kez gittiği söylenebilir. Yapacak bir şeyi olmadığından mı? Belki… İçindeki karmaşayı susturabilmek için …

Okumaya Devam Et

08.06.2020

Kalabalık bir caddedeki göze çarpmayan bir mekânda, kaçak çaylarını yudumluyorlardı. İkisine de yabancı gelmiyordu çayın tadı. Oysa bir bakışta bile kalbur üstü denebilecek insanlardı. Hasır ve ahşaptan yapılmış taburelerin üstünde tuhaf görünüyorlardı. Tahtta oturmaya alışmış sırtlar bir tabure üstünde afallamaz mıydı? Taburelerin yabancılığını çayın aşinalığı telafi ediyordu. “Ne diyorsun kardeşim? Sonuçta çatışan çıkarlar söz konusu değil bu mevzuda… Yanılıyor muyum?” “Şimdilik bir şey yok; ama tabii henüz tüm incelemeler yapılmadı. Biliyorsun, biraz zaman alıyor böyle şeyler. Az sabır…” “… İçer miyiz?” “Yok, sağ ol… Ben şu dilekçeni götüreyim de… Bir ayrıntı falan atlamadın değil mi? İstihbarat nasıl olsa kontrol edecek …

Okumaya Devam Et

29.05.2020

İyi bir kimya mühendisi adayı olduğumu söylerdi hocalarım. Oysa şimdi, kozmetik ürünler yapan bir fabrikanın araştırma geliştirme bölümündeyim. Eften püften bir sürü ürün geliştirmek için. Ne yapayım, ancak burada iş bulabildim bu yolsuzlukta. Kadınlara, adamlara, hatta çocuklara, olduklarından farklı bir görünüm, koku ve doku verebilmek için uğraşıyorum. Temizlik sadece küçük bir detay. İnsanların asıl istedikleri olduklarından farklı olmak sadece. Ama çok güzel bir sürpriz hazırladım onlara. Erkekler için baharatlı bir tıraş losyonu, kadınlar için ise bordo bir ruj… Bu ürünleri kullandıklarında çok rahatlayacaklar, eminim buna. Ağızlarından yalan çıkmayacak. yani nasıl uyguladıkları önemli değil aslında. Ruj ya da oje olması, tıraş …

Okumaya Devam Et

25.05.2020

Mikolog olduğunu söyleyen bir adam vardı. Mantarlar hakkında eğitim alıp bir mantar uzmanı olduğunu iddia ediyordu. Tamam da neden buracıkta, bir pazarda tezgâh açmıştı? Bu sattığı mantar değildi ki. Merak ettiğimden sormak için yanına yaklaştım. Dediğine göre, o sadece bir mikolog değildi. Botanik ve kimya ile de uğraşıyordu. Yaptığı tozu tüm bilgi birikimi ve deneyimleriyle geliştirmişti söylediğine göre. Bu toz ilaç değildi. Onun için bir firmaya götüremez ya da bu şekilde test ettirmekle uğraşamazdı. Bunun için kimse ona şans vermezdi. Bizler, eğer istersek deneyebilirdik. Bu tozdan bir çay kaşığı alan insan, ölen insanlarla iletişim kurabilirdi. Sadece ölenlerle değil. Farklı boyutlardaki …

Okumaya Devam Et

17.05.2020

Kolumun sargısı açılıyor. Beklemiş, kanlı bir ayak gibi kokutuyor etrafı. Anti bakteriyel ilacın da katkısı var bu ayak kokusuna. Yaraya sert bir bezle bastırıyor. İfadesi yumuşak değil; sert olmasa da yumuşak değil. Keşke bunu yaparken hafifçe bile olsa gülümsese. Bağırıyorum. O kadar acımasa da bağırmak istiyorum. İnsan olduğumu kanıtlamak için. Umurunda bile değil oysa. Belki de; fazla umursuyor. Pansumanlar bitiyor, sargı açılıyor… Bir daha gidiyorum yanına, beni anımsamıyor. Hatırladığını belli etmiyor en azından. Sorsam mı? Buna değer mi? Beni önemsediğine dair en ufak bir işaret görmememe rağmen bu ne inat böyle anlamış değilim. Ne var ki, yine de ağzımı açıp …

Okumaya Devam Et

05.05.2020

Sosis balonlardan bir şeyler yapıyor. Hepsini kendi soluğuyla şişirerek… Bir sürü çocuk var. Kıyafetleri çeşit çeşit. Yırtık pırtık olanı da var, pırıl pırıl olanı da… Ayırt edici hiçbir özelliği olmayıp öylece gözden silinenleri de var. Tek ortak noktaları gözlerinde. O çocukların gözlerine baktığınızda göreceğiniz şey bir eksikliğin oluşturduğu boşluk. Sanki bir şey varmış da düşüp kaybolmuş ya da sökülüp atılmış gibi bir boşluk bu. Tırtıklı bir boşluk… O balonları şişiren kadının da kızarmış yüzünü süsleyen gözlerinde mevcut aynısından. Belki onun için o kadar uğraşıyor. Biliyor çünkü. O balonla yapıp verdiği hiçbir şey atılmayacak. Sünüp buruş buruş olsa da; o tuhaf …

Okumaya Devam Et