İnsanlar için vazgeçilemez olmak nedir biliyor musunuz? Muhteşem, vazgeçilemez ve asla kurtulunamaz bir uyuşturucudur. Eroin mi? Halt etmiş o! Bunun yanında lafı bile edilemez. Eroinden kurtulunur. Zor olur ama kurtulur insan çok isterse… Bu meretten kurtulmak… Tamam, imkânsız değildir ama ancak bir şartta yakanızı kurtarabilirsiniz ondan… Bir patron olmayabilirsiniz. Ama patronunuzu kendinize bağlayabilir, vazgeçilemez olduğunu ona kabul ettirebilirsiniz. Eğer bu uyuşturucu damarlarınızdaysa, aslında daha çok sinirlerinizde kökleşmişse, bunu yapmak zorunda hissedersiniz kendinizi. Başka çareniz yoktur. Zavallı bir bağımlı olmak zorunda kalmışsınızdır. Gerçi bunu çok az kişi anlayabilir. Anlayanlar da sizin için birer kâbustur çünkü yakalarını sizden kurtaracak insanlar sadece onlar …
Etiket: #ölüm
06.06.2023
Dişlerindeki tüplerin içinde zevk taşıyan bir yılan üretmeyi planlıyordu. Kesinlikle zehir ya da daha fazlasının istenmesine meydan verecek türde bir uyuşturucu değil… Bir anlık bir zevk işte. İnsana bir defa yetecek bir şey. Aşı gibi… Bir daha aldığında hiçbir şey hissedemeyeceğin için bir daha isteyemeyeceğin bir tür zevk… Zordu. Tanımlaması bile zordu ama yapmıştı. Öyle bir yılan üretebilmişti. İstediğim gibi, bir insan sadece bir defa o zevki hissedebiliyor, bir defadan sonra yılan ne kadar da ısırsa sadece dişlerinin tenini delmesini ve bir sıvı zerk edilmesini hissediyordu o kadar. Sonra, çiftleşme mevsimi geldiğinde yılan yok oldu ve birkaç gün sonra geri …
08.05.2022
“İcap eden ne ise yapınız,” buyurmuştu Osman Bey. Davudi sesinde tereddüdün esamesi dahi okunmasa da içinde fırtınalar kopuyordu. Aslında o tereddüdü okuyacak belki de tek kişi şu an ölümle savaşıyordu ve muhtemelen bu savaşı birkaç saat içinde kaybedecekti. Zaten Osman Bey, o savaşa yardımcı olsunlar diye doktorlara böyle söylemişti. Ama kızının öleceği belliydi. Bunu o ve doktorlar dahil herkes biliyordu. Osman Bey doksanlarını sürüyordu. Kızı Muazzez Hanım ise altmışını geçmişti. Yine de kızından daha dinç olmak ayıpmış gibi geliyor, bundan utanıyordu. Doksan üç ya da doksan dört yaşında olmasına rağmen, o zamanlar babasının kimliğini ne zaman çıkarttığı belli değildi, yetmişlerinden …
27.07.2020
Elindeki patates filizlenmişti. Torbadaki tüm patatesler filizlenmişti… Zehirlenme riskine rağmen onları kullanması gerekiyordu. Kendisi ve bebeği için… Başka yiyecek hiçbir şey yoktu çünkü. Bir şeyler bulacak gücü ya da bebeğin zamanı da yoktu. Birkaç dakika sonra ölmesi mümkündü. Bu filizlenmiş patatesler onu birkaç dakika daha yaşatacaksa, sonra öldürse bile, öyle olsundu. En azından elindeki her şeyi kullanmış olurdu. Patateslerin hepsini filizlerinden arındırmaya özen gösterse de; bunun pek işe yaramayacağını biliyordu. Onları haşlamak için tencereye koydu. Sonra ezip püre yapacak, bebeğine yedirecekti. Çok az bir kısmını da kendisi yerdi belki. Daha sütten kesilmemesi gerekirdi yavrusunun. Diğer dört çocuğunu birer yıl emzirmişti. …
30.04.2020
Ayak parmaklarımdan birisi kopmuştu. Bir kazaydı; ama sanki kendi isteğimle olmuş gibi parmağımı bana vermelerini söyleyip onu etlerinden ayırmış, iki boğumun kemiğinden iki zar oymuştum. Altılı, küçük zarlar… Bir karar veremediğimde o zarları atıp çeşitli koşullar belirleyerek; zarlar hangi koşula uyarsa ona göre veriyordum kararımı. Kendi vücudumdan çıkma bir şeye göre… Ama bir gün kaybettim onları. Muhtemelen birisi çaldı benden. Onlara verdiğim değeri bilen birisi… Zaten birisi biliyordu bunu. Bir tek kişi… Kayboldukları gün o da kaybolmuştu çünkü. İşte o günden sonra, hayatımı parmak kemiklerinden yaptığım zarları aramaya vakfettim. Onlar sadece parmak kemiklerim değildi. Onlar irademi oluşturuyordu. Onlara yüklemiştim karar …
23.03.2020
O öldüyse, burada artık yoksa, benim ne işim var bu dünyada bundan böyle? Soluk almaya devam etmemin ne anlamı var. Gömüleceği zaman ben de öldüreceğim kendimi. İntihar edecek ve onun yanına gömüleceğim. Beni yanında gördüğünde çok sevinecek, biliyorum. Benim ölmem onun için aynı şeyi ifade eder miydi? O da benim gibi kendisini öldürmeye karar verir miydi; umurumda bile değil. Böyle şeylerin karşılığı düşünülmez ki. Hem zaten o erkek, neden benim için kendisinden vazgeçsin ki? O benim tanrım… Benim kişiliğimi, ruhumu şekillendiren o. Hem, artık başka birisi beni yoğuramaz, ben onun ellerinde yoğruldum. O öldü ve ben kurudum, katılaştım. Artık yoğrulamayacak …
19.03.2020
Tutkusu olan insanları severim. Tutkusuz insanlar ruhsuz bedenlere benzerken tutkulu insanlar bir kamp ateşi gibidirler. Ruhları olan bedenlerden çok daha fazladırlar. O da öyleydi. Tutkuluydu benim gibi. Yani ondan benden daha tutkulu olduğunu düşündüğüm için hoşlanmamıştım. Tutkusuyla tutkum birbirlerine benzediği için hoşlanmıştım. Daha büyük bir kamp ateşi olabilmek için birleşmek istemiştim onunla. Yaşamayı bildiği, onu benim yaptığım gibi icra ettiği için sevmiştim onu. Tutkumu söndürmeye çalışmadığı için rahat etmiştim yanında. Değiştirmek istemeyeceğim biri olduğu için… Onunla birlikteyken tutkusuz insanlarla alay etmek istiyordum. Onları ısıtacak kadar yanlarında olmak, belki içlerindeki kıvılcımı büyütmek, belki de bedenlerini tekrar doğsunlar diye alaylarımızla yakmak için… …
01.03.2020
Denizi hiç görmese, suyunun tuzlu olduğunu bilip hiç tadına bakmasa da onu hiç merak etmiyor bazen. Sonra bir şiir okuyor, aklına deniz düşüyor. Ertesi gün unutuyor, hop bir daha geliyor aklının başucuna konuveriyor, orada çöreklenip aklını başından ediyor. Denizi hiç görmemiş ya, ölümünün denizden olmasını umuyor her nedense. Nasıl olsa ölüm er ya da geç başına gelecek, ölümden kaçış yok ya, kesin olacak olan tek şey denizle ilgili olsa bari diyor. Saçma sapan bir totem işte. Bir gün çalışmaya denize kıyısı olan bir yere gidiyor. Gelir gelmez vapura bindiriyor akrabası onu. O da ne yapsın, ölüme, hayatındaki tek mutlak şeye, …