28.03.2019

Çekirdek yemeyi severdi. Kabuklarını yere atmaktan büyük haz duyardı. Tuzsuz, işlem görmemiş, çiğ çekirdekleri, topraklı bir zeminde yemekten hoşlanırdı. Karıncalar ya da kuşlar da faydalansınlar diye. Bazen çekirdek içlerini öylesine atardı. Daha çekirdek kabuklarını açamayan çocuğuna çekirdek biriktiren bir anne misali…

Okumaya Devam Et

09.03.2019

Trende yolculuk yapmayı çok severdi. Raylardan geçerken oluşan tıkırtı ve çatırtıları zihninde düzenleyip yepyeni ritimler oluşturmayı, koskoca bir hoparlörün içindeki küçücük bir denizanası gibi titreştiği yanılgısıyla eğlenmeyi, vagon aralarında cirit atmayı, tuvalete girmeyi, tatsız tuzsuz da olsa o yemeklerden yiyip içeceklerden içmeyi… ama ille de; getirdiği hurmayı yiyip çekirdeklerini camdan atmayı… İşte o zaman, her defasında, binbir gece masallarındaki bir masalı anımsardı. Masalda da atmıştı bir adam hurma çekirdeklerini. Öfkeli, acılı bir cin çıkmıştı topraktan ve haykırmıştı adama: “Sen! Öylesine attığın bir hurma çekirdeği oğlumu öldürdü… Cana can! Ben de seni öldüreceğim! Ölümlerden ölüm beğen!” İşte, o da bir cinin …

Okumaya Devam Et

16.01.2018

Yerde bir tesbih bulmuştum. Keçiboynuzu çekirdeklerinden yapılmıştı. İmamesi de kemikti. Hiç düşünmeden eğilip aldım. Boncukları teker teker parmaklarımın arasından geçirdim. Aynı anda olağan dışı bir sıcaklık, bir mutluluk vücudumu dolaştı Sanki bu tesbihi daha önce eline alan çok mutlu bir insandı; ya da onun çok mutlu bir anı bu tesbihe sabitlenmişti. Ne olmuşsa olmuş, bu tesbihi elime alır almaz, son derece üzgünken; son derece mutlu oluvermiştim. Onu gömleğimin göğüs cebine koyar koymaz kronik mutsuzluğum beni tekrar bulmuştu. Gerçi onun sıcaklığı bile bu mutsuzluk sisini delmeye yeterliydi. Her şeye rağmen hafif bir mutluluk benimle kalmıştı. İşime devam ettim. Kağıt toplamaktaydım. Ve …

Okumaya Devam Et