Eski dostum Karınca’yla uzun bir dünya turuna çıkmıştım. Uzun zamandır istediğim tek şeydi. Başka dostum da yoktu. Ben de hem işime yaradığından hem de başka yapacak bir şey olmadığından onu da aldım yanıma. Pekâlâ yürüyerek de çıkabilirdim ama bu benim için gereğinden fazla zor olurdu. Rahat bir yolculuk istiyordum. Karınca’nın gazı için de para ayırmam gerekiyordu ama belli bir birikim yapmayı akıl etmiştim. Zaten uzun zaman boyunca bunun için beklemiştim. Hem bu işlerden anlayan bir arkadaşım, onu zorda kalırsam güneş paneliyle de çalışabilir duruma getirmişti. Ülkeyi dolaşmayı henüz bitirmemiştim. En azından kendi ülkemin her karışını dolaşmayı hedefliyordum. Diğer ülkelerin belli …
Etiket: karınca
28.03.2019
Çekirdek yemeyi severdi. Kabuklarını yere atmaktan büyük haz duyardı. Tuzsuz, işlem görmemiş, çiğ çekirdekleri, topraklı bir zeminde yemekten hoşlanırdı. Karıncalar ya da kuşlar da faydalansınlar diye. Bazen çekirdek içlerini öylesine atardı. Daha çekirdek kabuklarını açamayan çocuğuna çekirdek biriktiren bir anne misali…
08.10.2018
Bu gezegenin son canlı sahipleri karıncalar olacaktı. Gerçi kendilerine sorsanız eminim ki ‘sahip’ kelimesini kullanmazlardı. Bu kelime, sadece insanlara aitti. Aslında, kelimelerin tümü öyleydi. Kelimeler… Yani kavramları büzüştürüp hapseden gardiyanlar… Oysa eminim ki diğer canlıların bu gardiyanlara ihtiyacı yoktu. Onların kavramları var mıydı? Elbette… İşte yer sarsılıyordu. Elbet bir yerden kırılacaktı ve önce dünyanın kanı, yani magma boğacaktı dünyayı. Kendi kanında boğulanlara benzeyecekti dünya. Tek teselli, çabucak ölecekti. Görmeyecekti parçalandığını. Dünyanın son sahipleri, anlayabilecek miydi dünyanın kendi kanında boğulmasının sebebini? Kim bilir, belki de zaten bilmektelerdi. Biz insanların aksine…
07.09.2018
Karınca, bakteri ve yosunlardan başka pek az şeyin yaşadığı bir yerdi burası. Muhtemelen insan eliyle bu hale gelmişti ve radyoaktif bir sebeple böyle olduğuna kalıbımı basabilirdim. tam yirmi üç yıldır bölge karantina altındaydı. Bunun nedeni oranın canlılarındaki üreme bozukluklarıydı. Zaten pek bir şey de yoktu ki… Oradan geçip de oranın bir böceğini yiyen bir kuşta bile hemen sorunlar baş göstermeye başlıyordu. Onun için, özel kıyafetli insanlar tahsis edilmişti oradan geçip etkileşime giren canlıları öldürsünler diye. Bir gün, birkaç aydır o çorak arazinin ortasında, harika renkleri bulunan, daha önce görülen ya da bir şekilde kaydedilen hiçbir mantara benzemeyen bir mantar bitmişti. …
28.05.2018
Karıncaları her görüşünde onlara imrenirdi. Neden imrenmesindi ki? Onlar kadar birlikte hareket etmeyi sanat haline getirmiş yaratıklar var mıydı? Hiç yalnızlık krizi çekmeyecek yegane canlılardı. Aralarındaki her canlının birer görevi bulunduğundan, hayatlarında hiç anlam arayışına gerek olmayacak, bir kere bile kararsızlığa düşmeyecekti. İletişimlerini engellemediğin, onları birbirlerinden ayırmadığın sürece. Aralarından bir tanesini eline alıp kavanoza koydu. Artık içlerinden birisi, tıpkı onun gibi, yalnızlık çekip anlam arayışlarına girecekti. Tıpkı birilerinin ya da bizzat kendisinin ona yaptığını yapmış, bir karıncayı diğerlerinden ayrı tutmuştu. Oysa ne kadar kolaydı kavanozu açıp karıncayı serbest bırakmak!
19.03.2018
Bir ormanda yaşarmış ağustos böceği ile karınca. Karınca çalışırmuş karınca kararınca. Ağustos böceğiyse çalarmış saz, bitene kadar yaz. Ama karınca etmiş onu ikaz. Demiş, ‘aman kardeş! gelecek kış, biraz çalış.” Dinlememiş bizimki, Yazın neden çalışılır ki? Gelmiş kış, Karınca yuvasına sığınmış. Sığınmış ama Canı çok sıkılmış. Ağustos böceği acıkmış ha acıkmış. Karıncanın kapısını çalmmış. Demiş, “Aman karınca kardeş, Açım, lütfen, ver bana biraz aş.” Karıncanın yemeği bolmuş, Tadı yokmuş. Demiş ağustos böceğine, “Haydi, içeriye girsene. Çok canım sıkılıyor, Biraz şarkı söylesene.” Şarkı söylemiş bir yıl boyunca, Hemm eğlenmiş, hem dinlenmiş karınca. Yaz olmuş, ağustos böceği demiş karıncaya, “Karınca kardeş, eksik …