03.01.2018

Bir mısır koçanından mısırları teker teker dişleriyle koparıp yemeye başladı. Ona bakıyordum. Bu küçük eylemine bu denli hesaplı bir şiddet sığdırabilmesine hayret ediyordum. O mısır tanelerine acıyordum. Elinin değdiği her şeye, kendi tenine bile acıyordum. Kasaplık yapmaktaydı. Kasaplara ayıp olmasın ama tam o iş için yaratılmıştı. Kesip biçerek en azından, bir nebze olsun, rahatlıyordu. Evlenmemişti. Henüz onunla evlenecek kadar aklını peynir ekmekle yemiş birisini bulamamıştı. Bir çocuğun topu, koçanı tutan eline değdi ve koçan yarısı yenmiş olduğu halde yere düştü. Soluğumu tuttum… Ne yapacaktı acaba? Topa bir tekme de o attı ve çocuklarla oynamaya başladı.

Okumaya Devam Et

17.11.2017

Geniş bir caddede yürümekteydi. Kaldırımda yer yer geniş çukurlar, çukurların içlerinde cılız ağaçlar sıralanmıştı. Her dakika egzoz soluduklarından mı bu kadar cılız kalmışlardı? Kaldırımın kenarında bir mısır satıcısı ne yaptığını, neden orada beklediğini unutacak kadar işsiz kalmıştı. Öylece pineklemesinden belliydi. Canı mısır istemese de adamcağızın biraz hareketlenmesi, umutlanması için bir mısır almaya karar verdi. Seslendiğinde, anında umutla irkilmiş olması verdiği paraya değmişti. Mısırdan bir ısırık aldı. Taneler dişlerinde patladı ama tuz koydurmayı unutmuştu. Adama tekrar el etti. Adam minnettar, hemen cömertçe tuzu mısıra döktü. Mısır güzeldi. Şu küçük ama olmuş tanelilerden… Yoluna devam etti. Durakta durup otobüs beklemeye koyuldu. Tam …

Okumaya Devam Et