19.01.2019

Bir tür lüna park açılmıştı ilçenin meydanında. Çok yakın olmasına rağmen gitmekten korkuyordu. Gidip eğlenememekten… Hayal kırıklığına uğramaktan… Orada eğleneceğine dair, birçok sıkıntısından sonra rahatlayacağına dair umudunu taze tutmak istiyordu; çünkü çok, gerçekten çok sıkılıyordu. On bir yaşındaydı ve babasının halasının yanında kalıyordu. Yaşlı bir kadınla, yani en azından bu yaşlı kadınla yaşamak, can sıkıntısından ibaretti. Bakıldıkça çoğalan fotoğraflar, devamlı anlatılan anılar; en önemlisi doğru düzgün anlaşılmayacak kadar boğuk, yaşlı bir sesin mütemadiyen konuşması… Can sıkıntısı! Can sıkıntısı! Can sıkıntısı… Üstelik büyük halası ona oyuncak niyetine birkaç tahta vermişti sadece. Onları ne yapacağını bile bilmiyordu. Oysa evde, onlarca askeri vardı. …

Okumaya Devam Et

07.01.2019

Saçma bir reklam vardı bir zamanlar… Hangi ürünün reklamını yapmaya çalıştıklarını anımsamasam da; reklamın şarkısının ilk iki dizesi, o adamı anlatmam için biçilmiş kaftandı. “bir adam vardı, Canı sıkılan…” İşte o canı sıkılan bir adamdı. Muhtemelen reklamın anlatmaya çalıştığı cinsten bir can sıkıntısı değildi bu. Canının sıkılması bir tür diyalektiği başlatıyordu. Can sıkıntısı, bundan kurtulmak üzere bir çözüm arayışı… veeee! Çözüm! Normal boyutlarda bir evi, devasa bir atölyesi vardı. Bunu söylemek çok banal gelecek; ama bunu sıfırdan yaratmıştı. Aslında sıfırdan değil… “Sıfırdan yaratmak” tabiri her ne kadar kulağa hoş gelse de durum hiç öyle olmamıştır elbette. Onun da bitmez tükenmez …

Okumaya Devam Et