“Sizi değiştiren insanları sevin,” derdi arkadaşımın babası. Bazen bize kitap verirdi, sonra da birlikte haklarında konuşurduk. Oğlu, daima itiraz etmeye hazır; “Sevmek keyfi değildir ki baba,” demişti bir defasında. “Yanlış,” demişti Hasan amca, oolanca güveniyle. “Aşık olmak keyfi değildir. Sevmek, bilinçli bir iştir.” Kitaptaki karakterler kötüyse, yani biz öyle düşünüyorsak, hasan amca hemen onun karakteri değiştirip değiştirmediğini sorgulardı. Ve elbette, değiştirdiği ortaya çıkardı. Yoksa yazar onu oraya neden yerleştirecekti ki, öyle derdi Hasan amca. Oradan taşınırken hasan amcaya onu sevdiğimi söyledim. Elimde yerde bulduğum bir tohum vardı. Ne çıkacağını bilmiyordum. “Seni seviyorum çünkü beni değiştirdin Hasan amca,” dedim o tohumu …
Kategori: Mikro Öykü
29.04.2025
Orada oturmuş meditasyon yapıyordu. Boynunda da sembolü altın bir kolye vardı. Bir burç sembolü olan altın bir kolye ucunu taşıyan, kalın ve altın bir zinciri olan bir kolye. İnsanın gözü takılıyordu ister istemez. Bir anda, koskocaman bir sıcak hava balonundan taşarcasına bir öfke doldu göğsüme. Taşacak bir yeri yoktu burnumdan başka. Ağzım kapalıydı, açarsam bağıracaktım. Hiçbir şey düşünmüyor muydu gerçekten? Gerçekten mi! Yani şimdi o meditasyon yapıyordu ha! Öyle mi! Her şeyi vardı. Buna rağmen, yüzündeki huzur kapanan gözkapaklarının arkasında yanan gözlerinin aç ışığı, hâlâ doymadığını açıkça gösteriyordu. Ağzımı açmadım. Keşke açsaydım… Çünkü onun yerine ellerimdi harekete geçen. Bir elimle …
25.04.2025
İç çekerek yerinden kalktı. İneceği durağa gelmişti, uzanıp düğmeye bastı ve otobüsün durağa ilerlemesini bekledi. Otobüsten inecek ve yürüyecekti. Bir sokak geçecek, muhtemelen kapısının önünde oturan komşusunu selamlayacak ve o sırada çantasını açıp anahtarını çıkaracaktı bir dakikayı harcamak istemeyerek. Komşusuna mecburiyetten selam verdiği, işte bu hareketinden anlaşılacaktı. Dikkatli biri anlayacaktı bunu ama. Komşusu hiç umursamayacaktı. Mutlaka onu lafa tutmaya çalışacaktı. O ise medeni bir şekilde sohbet edecek, ilk fırsatta uzun bir adımla kibarca uzaklaşacaktı evine doğru. Sonra kapıyı açacak, içeri girecek, kilidi sağlama alacak ve derin bir iç geçirecekti yine. Sonra sessizlik… Huzurlu bir sessizlik… İşine dalacaktı sonra. Geceyi uzatmaya …
24.04.2025
“Ben de onun gibi hissediyorum,” demişti henüz beş yaşındaki oğlan. “Üzerime doru yürüyorsunuz ve çok büyüksünüz… Ben de kaçmak istiyorum işte.” Sonra durmuş, o incecik, sevimli ve kırılgan sesini bir kerte daha azaltmıştı. “Ama kaçamıyorum.” Kimse ona sebebini bile sormamıştı. Ve çocuk devam etmişti: “Kuş kaçabiliyor. Ama cam açık değil. Açarsak öleceğini bilmiyor. O sadece korkuyor.” Beni görebilselerdi çocuğa gülümser ve neden kaçmadığını sorardım. Yok, neden kaçamadığını. Kaçarsa yaşayamayacağını söyler miydi? Hayır. Onları çok sevdiğini söylerdi, eminim buna. Ne fark eder, ikisi de aynı kapıya çıkardı.
07.04.2025
Yatağından kalktı. Adımları arasında bir sürü kavga edilmesi mümkün aralıklarla mutfağa doğru yürüdü. Oysa o kimseyle bir alacak verecek işine girişmeye zahmet etmemişti şu ana kadar. Yine de adımları arasındaki zamanı kavgalarla ölçmek isteyeceği tutmuştu sebepsizce. Temiz mutfak tezgâhında duran kirli cezveyi güzelce yıkadıktan sonra kendisine zifir gibi bir kahve yaptı. Soğutmadan içmeyecekti ve içerken mutlu olmayacaktı. Kafein ihtiyacının karşılanmasından ötürü rahatlamayacaktı bile. Sadece zifir gibi koca bir fincan kahve içmiş olacaktı. Kahveyi fincanı içinde tezgâhta bırakarak yatağına geri döndü. Adımları bu defa daha hızlıydı. Uzandı ve uykuya daldı. O uyurken kahve soğuyacaktı. Peki insanlar barışabilecekler miydi? Uyandı. Mutfağa zamansız …
25.02.2025
İncecik bir ses duyuyordum. Bir sıvının bir yere dökülüşü gibi. Bir şey mi kaçırıyordu? Anlayamıyordum. Bazen dökülüyor bazen damlıyordu. Nereden geliyordu? Bir şey kokuyordu. Muhtemelen o dökülen ya da damlayan şeyden geliyordu bu muhteşem rayiha. Öyle ama ben hayatım boyunca böyle bir şey koklamamıştım ki! Bu koku bana ait hiçbir şeyde var olamazdı. Daha önce alsam onu kesinlikle hatırlayacağıma emindim. Öylesine farklı, öylesine dünya dışı bir şeydi ki, ilk kokladığında herhangi bir yargıda bulunmak aklına bile gelemezdi. Benim gelmemişti. *** Birkaç dakika sonra onu bulmuştum. Kaktüsümün gür dikenleri altına sığışmış bir ottu. Hem o küçücük gövdesinden akıtabildiği bol ve tuhaf …
31.01.2025
Bir parçası eksik olan bankta kaykılarak oturuyordum. Kaykılmak zorunda kaldığımı anlamadan önce hâlimden memnun olduğumu zannedebilirdi insanlar. Ve gözyaşlarımı görmeden önce. Umarım görmezlerdi ve beni mutlu farz ederlerdi. En azından insanların gözünde mutlu olabilirdim. Oysa değildim. Mutlu falan değildim. Bir ağacın dalında bir karga öttü ve ben o karganın gelip beni teselli etmesini diledim. Yanıma gelir, omzuma, pençeleriyle omzumu ezmeden o gücü ve ağırlığına inat yumuşacık tünerdi kanatlarından güç alarak. Onun için zor olurdu muhtemelen ama benim için bu küçücük fedakârlığı yapardı. Sonra, o güçlü gagasıyla gözyaşlarımı yumuşacık silerdi. Hiç uğraşmadan gözlerimi yuvalarından ayırabilecek kadar güçlü gagasıyla. Sonra sessizce öterdi. …
09.01.2025
Bir gün bir evde bir adam yatağından kalktı ve artık orada yaşamak istemediğine karar verdi. Evde karısı ve iki çocuğu da yaşıyordu. Çocuklardının ikisi de erkekti, karısı istediği kadındı. yanlış anlamayın, adam karısını ve çocuklarını çok seviyordu. Sadece artık onlarla yaşamak istemiyordu. Eğer ne yapmak istediğini bilse her şey kolaydı. Oradan çıkar ve yapmak istediğini yapardı. Oysa o ne yapmak istediğini bilmediği gibi, ne istemediğini bile tam olarak bilmiyordu. Orada mı; yoksa onlarla mı yaşamak istemiyordu? Önce taşınmayı deneyebilirdi mesela. Bunu yapmasına maddi ya da manevi hiçbir engeli yoktu. Oysa o bu ruh hâlini, bununla kendi canını ve başkalarınınkini sıkmayı …
04.01.2025
“Ablam sigara iççen mi?” Sigara içmem, sevmem de. Adamın elindeki de eskinin uzun Samsun’u ayarında olan Samsun 216. Hem kokusu ağır hem de ciğerlere olan yükü. Taksideyim. Apar topar bindiğimden şoförün yanına oturuverdim. Evet, sigara içmiyorum ama… Kendimi şoförün dost elindeki paketten bir tane çekerken buluveriyorum. Usta bir yankesici gibi, neredeyse pakete ve diğer sigaralara hiç sürtmeden çekiyorum hem de. Dolu bir paket bu, içinden sadece bir tane alınmış. O da şoförün ağzında. Benimkini sayarsan iki. Neden alıyorum o sigarayı? Şoför yanan çakmağı sigaranın diğer ucuna uzatıyor. Bir hamlede uzun bir nefes çekiyorum, öksürmüyorum. O sigarayı neden aldım? Sigarayı çektiğimde …
18.12.2024
“Bir iyiliği istemeden yaptığı için iyi olduğunu zanneden mutsuz insanlarla doludur dünya.” “…” “Büyük laf ettim değil mi?” “Eh…” “Yine de doğru.” “Yani ne demek istiyorsun?” “Yani, çocuğuna bakmak istemiyorum. Onun için bunu yapsam bile iyilik sayılmaz.” “Ama biz arkadaşız.” “Artık değil.”