Onu mutfakta doğurdum. Emzirdim, ismini kendim fısıldadım kulağına. “Kin” Bir çocuğa bu ismi vermek doğru muydu? Umurumda bile değildi. Bana yapılan doğru muydu sanki? Yine de ikinci ismini fısıldamadan edemedim. “Rahman”
Kategori: Mikro Öykü
23.01.2023
Havada öylesine süzülen eflatun bir tüy kadar ferahtım. Kimseye verilecek bir hesabım kalmamıştı. Peki bundan sonra ne yapabilirdim? Daima istediğim tek şeyi… Buradan, etrafımdaki insanlardan ayrılabilirdim. Ödenecek tüm borçlarımı ödemiş, alabileceğim her şeyi almıştım. Artık yapmam gereken tek şey yapmak istediğim tek şeydi. Yanıma sırt çantama sığan birkaç şey alıp kimseye veda etmeden çıktım. Ufka kadar yürüdüm. Sonra… Sonra renksiz bir yere geldiğimi fark ettim. Ne renk vardı orada, ne de herhangi bir duyu organımla algılayabileceğim bir şey. Hiçlik vardı. Ben de oraya atıldım. Geri dönmekten, gerideki çoklukta hiçliği bilmekten iyiydi.
22.01.2023
Yanına gittiğimde bir kuş yuvasını bozmakla uğraşıyordu. Ağacın dalına çıkmış, özellikle bunun için uğraşıyordu. Onu tanıdığımı sanıyordum değil mi? Tanıdığım hiç kimse böyle bir şey yapmazdı. İhtimal vermezdim. “Dursana! Ne yapıyorsun!” “Sana ne.” “Delirdin mi sen be?” “Bu kuşların bekçisi misin!” “Öyleyim, ne olacak?” “…” Susup işine devam etmişti. Onun çıktığı dalın biraz aşağısına kadar çıkıp kolundan tutarak fırlattım. Ağzı kanamıştı. Kuş yuvası da bozulmuştu. Yere indiğimde yanına gelip sivri bir dalı gözüne sokup beynine itiverdim. Yerde ölü bir kuş ve yumurtalarını görmüştüm.
12.12.2022
Ne kadar aptalmışım! Kendimi parçalara bölüp dondurucuya atmışım. Tüm parçalarım birbirlerinden bağımsız olarak yaşıyor. Pek de yaşıyor sayılmaz aslında. Dondurucuda öyle duruyorlar. Peki ya nasıl çözülecekler? Onları önce dondurucudan çıkartmam, sonra da birleştirmem gerekiyor. Bunu bilmiyor muyum sizce? Ama yapamam! Çünkü onu yapabilecek parçalarım zaten dondurucuda duruyor. Başkası da yapamaz çünkü dondurucunun anahtarı kimsede yok. Kilit de sağlam. Son parçamı da dondurucuya koyamıyorum. Çare yok, ölmeyi, parçalarımın birbirlerini unutmasını bekliyorum ben de. Gerçekten herhangi bir çare yok mu? Gerçekten mi!
11.12.2022
Bir top mermisiydim. Ancak bir top tarafından fırlatıldığımda işe yarar, o zaman da zarar vermekten başka bir şey yapmazdım. Yapamazdım… Patlamasam bile her an patlama ihtimalim olduğundan tehlikeliydim. Patlayıp hiçbir şeye zarar vermeme olasılığı pek yoktu. Eh, belki bir çöle fırlatılmışsam ve şanslıysam… Umarım öyle olurdu.
12.05.2022
Dudaklarını büzüşünden söylediklerime alındığını anlayabiliyordum. Ne yapabilirdim ki? Başka türlüsü elimden gelmezdi. Omu üstten üstten şöyle bir süzdükten sonra: “Evet,” dedim. “Senin hiç yaşamamış olman gerekirdi.”
07.01.2021
Alkışı, alkışlanmayı çok seviyordu. Kulakları, alkışın şiddetine göre insanların ruh hâllerini çözmek için özellikle eğitilmişti. İnsanların önlerine alkışlamaları gereken bir sözcük atar, o muhteşem kulaklarıyla onların ruh hâllerini çözümler, söyleyeceklerini ona göre belirlerdi. Bir gün insanlar onu dinlemeye gelmedi. Artık duymak istediklerini duymak istemiyorlardı.
22.12.2020
Yardımsever biriydi. Her işe koşardı; belki de bunun için yıkanmazdı.
10.12.2020
Adam elinde birbirini tamamlayan kapaklardan oluşan bir müzik aletini tutmaktaydı. Bunları birbirine vurduğunda harika bir ses çıkacaktı. Birazdan yapacaktı bunu ve o an, bir anlığına da olsa mutlu olacaktı. Çünkü adamın duyabildiği tek ses bu zillerin sesiydi.
04.12.2020
Yaşlı adamın ayakları birbirine dolanışını, tuhaf bir hınçla izliyordu. Bir bastona gerek duymayacak kadar kibirliyse o ne yapabilirdi ki? Yüksek bir kaldırıma çıkarken ona yardım etmişti; ama içindeki hınç yok olmamıştı. İyi ki hınç görülebilen bir şey değildi. Öyle olmasa iyi bir insan gibi yapabilir miydi?