Bir arşivciydi o. Her şeyi arşivler, arşivlediği pek az şeyi deneyimlemek için, yani öylesine incelerdi. Herhangi bir şeye arşivlemek amacıyla bakmakla onu yaşamak için sindirmeye çalışmak arasında çok fazla fark vardı. O ise bunlardan sadece biriyle ilgileniyordu. Bir gün, bir yerde küçük bir çocuğun dayak yemesine ve hiçbir şey yapmadan, kendisini bile savunmadan içini çeke çeke ağladığına şahit oldu. O an içindeki sürüngen uyanıverdi. Arşivlemek aklına bile gelmedi. Çocuğu kurtardığında, arşivlenecek bir de insana sahip olduğu anlaşılmıştı. Çocuğun sahip olduğu bir aile yoktu çünkü. O andan itibaren arşivlemek tamamen önemini yitirdi. Önemli bir şey bulduğu içindi belki. Arşivleme çabası da …