Bunun üzerine, tekrar ailemin yanına döndüm. Belki kendim gibi düşünenleri bulabilirdim orada. Ailemin bulunduğu çevreye pek az girdiğimden; onların tersine içinde bulundukları durumdan sıkılan, bu durumu değiştirmek isteyen birileri vardı belki de.
Birkaç genç… Sadece birkaç genç bulabilmiştim. Onlar benim yaptığım gibi gerçek dünyaya atılmamış, yüzünün bir tarafını yakmak gibi radikal bir saçmalıkta bulunmamıştı. Onlar ellerinin nasırlarıyla övünmekle yetinmişlerdi. Aslına bakarsanız, ‘yetinmek’ sözcüğü pek bir ukalaca kalıyor. Onlar benim yapmak istediğimi, ortam değiştirmeden yapabilmiş, hatta kendilerini altınlara kabul ettirebilmişlerdi. Oysa ben…
Artık kaslanmışlardı. Yüksek ısı olmadan sertleşmenin bir yolunu bulmuşlardı.
Aralarına katılıp ellerimin nasırlanması, güçlenmek ve sertleşmek için çalışmaya başlamıştım. Artık yardımcılarımız vardı ve onlara hakaret etmeden “Yardımcı” diyebiliyordum.
Ve artık dünyayı yavaşlatmaktansa onu hızlandırabileceğimize inancım vardı.
Yanık yüzüm de sadece küçük bir kayıptı.
Kendi inancıma, amacımı sonuna kadar gerçekleştireceğime dair bir hatırlatma…