Farecik, insanlar arasında olmaktan son derece mutsuzdu. Onlar ona çok yakışıksız görünüyordu. O çığlıkları, o iğrenen, kocaman bir bebeğin yapabileceği saçmalıktaki devasa çırpınışları, o saygısızlıkları… Ah o saygısızlıkları! Küçük ve iğrenç bir şey olarak görülmenin onda uyandırdığı rahatsızlık yetmezmiş gibi, insanların bulunduğu yerlere yakın olmak zorunda kalışı deli ediyordu onu. Mecburdu; çünkü ancak insanların olduğu bölgelerde yemek bulabiliyordu. Zaten insanların bulunmadığı bir bölge yoktu ki. En azından onun ayaklarının gidebileceği mesafelerde… Kum gibi insan vardı ve her biri bir kum tanesinden oldukça büyüktü. Bir de farelerin çok fazla doğurduklarını söylerlerdi utanmadan. Evet, dinlerdi farecik insanları. Onların aksine, dinlemeyi severdi. Bir …