22.05.2023

Kurutulmuş Trabzon hurmasının tadını merak ettiğini söylemişti bana bir sohbetimizde. Kuruyemişçide görünce alma ihtiyacı hissedip pahalı olduğunu umursamadan satın alıveriyorum. On tanesi iki yüz lira. Adet olarak da satılmıyor bu meret. Ama olsun, görünce çok mutlu olacak. Bana söyledikten sonra umarım tadına bakmamıştır. Bakmışsa bile beğenmiştir ama umarım ilk defa tadarken görebilirim onu. O mutluluğunu izleyebilirim. O beğenip beğenmeyeceğini ağzına götürdüğü her santiminde kendi kendisine merak edişini, ben de izleyebilirim. Ve umarım sever. Çünkü sevdiği bir şeyi ona vermiş, onu ilk kez tatmasına sebep olmuş kişi olmak isterim. İş yeri evime yakın. Zaten bugün izin günüm olduğundan yanına gidip onu …

Okumaya Devam Et

31.05.2018

Kalın, boğumlu, parlak gövdeli bir ağaçtı. Muhtemelen zeytin ağacıydı; ama meyve vermiyordu ne hikmetse. Çok yaşlı ve harap görünüyordu. Azametin ve köhnemişliğin bir arada bulunduğu bir garabetti. Haraplığı bile üzerinde ihtişamla taşıma ayrıcalığı bahşedilmişti ona sanki. İşte o ağacın kuru bir dalından oymuştum kavalımı. Çaldığım vakit sallanırdı yaprakları; ama kimse, ben ve o hariç hiçbir varlık nefesimin sesini bile duymazdı. Ben, sadece kavalın fısıltılarını işitip ona göre çalardım. O ise, duyulacak; duyulması gereken, duymak istediği her şeyi duyardı. Ne duyduğunu bilmezdim ama önemsemezdim. Benim işim çalmaktı. Çaresiz olduğum bir gün, gittim yanına, aldım elime kovuğuna gizlediğim kavalı, çalmaya başladım. Ciğerlerimle …

Okumaya Devam Et