Kalın, boğumlu, parlak gövdeli bir ağaçtı. Muhtemelen zeytin ağacıydı; ama meyve vermiyordu ne hikmetse. Çok yaşlı ve harap görünüyordu. Azametin ve köhnemişliğin bir arada bulunduğu bir garabetti. Haraplığı bile üzerinde ihtişamla taşıma ayrıcalığı bahşedilmişti ona sanki. İşte o ağacın kuru bir dalından oymuştum kavalımı. Çaldığım vakit sallanırdı yaprakları; ama kimse, ben ve o hariç hiçbir varlık nefesimin sesini bile duymazdı. Ben, sadece kavalın fısıltılarını işitip ona göre çalardım. O ise, duyulacak; duyulması gereken, duymak istediği her şeyi duyardı. Ne duyduğunu bilmezdim ama önemsemezdim. Benim işim çalmaktı. Çaresiz olduğum bir gün, gittim yanına, aldım elime kovuğuna gizlediğim kavalı, çalmaya başladım. Ciğerlerimle …
Etiket: meyve
04.04.2018
Bir kasa… Babası ona miras olarak şifreli bir kasadan başka bir şey bırakmamıştı. Küçük bir kağıda da şifreyi yazmıştı. Yani şifreyi vermeyecek kadar gaddar değildi en azından; ama kasadan sadece birkaç tohum çıkmıştı o kadar. Hiçbir tohuma benzemeyen, her birinden farklı şeyler çıkacağı belli, bir avuç tohum. Her birini farklı bir saksıya ekince, tohum sayısının otuz olduğu kesinleşmişti. Aylar geçti ve tohumlar çatlayıp hepsi değişik renk ve şekillerde olan bitkiler yüzlerini gösterdi. Biri hariç… Diğer tohumlar büyüdüler ve değişik meyve ve sebzeler ortaya çıktı. Her birinin tadı harikaydı ama o tohumdan bir şey çıkmamıştı. Artık tek ilgilendiği şey o tohumdu. …
29.03.2018
Kar yağıyordu. Usul usul yağıyordu. Yere düşen her kar tanesini duyabiliyordu. Bu sesler ona huzur veriyordu. Bir ağaç kovuğunu birkaç gündür mesken edinmişti. Hatta sağ olsun örümcekler bir pencere bile örmüşlerdi. Hem o yararlanıyordu bundan hem de elbette örümcekler. Ağların ısı yalıtımlı olduğunu keşfetmişti. Ya da zaten üşümemekteydi. Hangisinin geçerli olduğundan pek emin değildi. Zaten pek o kadar önemli değildi. Birkaç saat sonra, uykusunu alır almaz oradan ayrılmayı düşünüyordu. Kar tanelerinin sesi eşliğinde uyudu. Uyanır uyanmaz, tek harekette, örümcek ağını en az yırtacak şekilde kovuktan çıktı. Nereye gideceğini bilmese de; oradan ayrılmak istediğini biliyordu. Biraz yürüdü. Temiz bir su birikintisinden …