Birinci Bölüm Normalde bu saatlerde çoğunlukla kitap okurdum ama canım istemiyordu. Bana minderinde uzanmış kısık gözleriyle bakan kediye bakmaktan başka bir şey yapmayı arzulamıyordum. Büyüktü, çok büyüktü. Yine de minderin dışına taşmamış, onu tamamen doldurmuştu. Şu basit minder, sanki onun için, pahalı kumaştan yapılma lüks bir yatak gibi görünüyordu. Ona yakışıyordu. Keyfine fazlasıyla düşkün bir hayvan tanrıya benziyordu. Eskiden bir hayvana tapmış olan insanların varlığı hiç de tuhaf gelmiyordu artık. Kendimi büyük bir bilinmez şey tarafından seçilmiş bir insan gibi hissediyordum. Aslına bakılırsa öyleydim. Evet, bir kedi bilinmez bir şey değildi. Ama o, bilinmez sebeplerle beni takip etmiş, benim evime …
Etiket: #minder
11.04.2020
Bu öykü iki öyküden oluşan bir serinin ikinci bölümüdür. İlk bölümünü okumak için buyurun. Sana bunları tek gözlü odamın karanlığında yazıyorum. Güneş görmeyen bir odada yaşamanın değerinin anlaşılması ne kadar olasıysa bunları sana anlatabilmek o kadar imkânsız. Güneş görse de görmese de zevk almayacaksam neden güneş gören bir odaya dünyanın parasını vereyim? “Oda” diyorum ama bu bir ev. Tek odalık olsa da… Evi az bir parayla satın aldım. Tek varlığım bu ev ve içindekiler. İçinde, bir bilgisayar, bir ocak, çamaşır makinesi, hem yatak hem koltuk olarak kullandığım bir minder ve iki battaniye var. Kış olunca ikisini üst üste örtüyorum üstüme, …