“Bir taşla iki kuş vurmak…”
Bu deyim her söylendiğinde, “Bir tasla iki kişi doyurmak,” olarak çeviriveririm içimden. Rahmetli dedem öyle yapardı. Ağzından hiç kötü laf çıkmamıştı.
“Ağzınızdaki tükürüğe bile dikkat edin,” derdi hep. Kızdığında bile öyle bir kızardı ki… İnsanı suçluluğa sürüklemeden kendi doğrusuna doğru sürerdi. Altınıza tekerlekli bir kızak çekerdi ve bir de bakardınız ki istediği, size anlatmak istediği yerdesiniz. Baktınız onunla aynı fikirde değilsiniz, o zaman gerçek düşüncelerinizi söylemeniz için altınızdaki tekerlekli şeyin kumandasını size verirdi ve siz, rahatlıkla gitmek istediğiniz yere, kendi doğrunuza doğru giderdiniz. Sonra da o alırdı kumandayı…
Bir de bakmışsınız hiç tartışmamışsınız bile. Sadece iyi vakit geçirmişsiniz, yarenlik etmişsiniz. Tabiri caizse oynamışsınız.
İşte öyle bir adamdı dedem. Seksen sekizini devirmişti öldüğünde; ama bir tay kadar dinçti. Zaten kalbi kırıldığı için ölmüştü. Gerçi belki de öleceği vardı; ama… Bana sorarsanız ölmesinin nedeni kalbinin kırılmış olmasıydı.
Hem de bir genç yüzünden. Her zaman gittiği parkın, her zaman oturduğu bankındaki bir genç…
Anlattığına göre, dedem bankın yanına gittiğinde genci bankta oturup sigara içerken bulmuş. Sigaradan nefret etmesine rağmen banka oturmuş. Alışkanlıklarına çok bağlıydı çünkü. Özellikle o yaşında…
Her neyse… Genç dedeme sert bir tavırla başka bir banka gitmesini söylemiş. Dedem her zamanki müşfik tavrıyla davranmış ama genç dedemi itmiş. İtmiş yahu…
Dedem yere düşmüş. Kalkmış kalkmasına da; bankından ayrılamamış. Ayrılamamış işte! O genç gidene kadar beklemiş. Genç de dedemin inadına kalkmamış banktan. Dedem akşamüstü saat altıya, yani eve gelmek için kalkması gereken saate kadar öylece bankın yanında yöresinde dikilmiş…
O günden sonra bir daha dışarıya çıkmadı dedem… Zaten hasta olmuştu. Hayatında ikinci kere yataklara düşüyordu. İlki hanımının ölümündeydi… İkincisi de şimdi… Ölmeden önce.
Bir aya kalmadan da öldü zaten. Son nefesini vermeden önceki anda kendi deyimiyle;
“Zahmet vermeden…”
Dedemin öldüğünü sindirdikten, yasımı tuttuktan ve bunu anlattıktan sonra düşündüm. Yani tam şimdi düşünüyorum aslında…
Dedem bize her şeyi anlatmıştı; ama o gencin cinsiyeti hakkında hiçbir şey söylememişti…