Hava, güneşin mayaladığı ekmek gibi kokuyordu. Kış ortasında böyle bir hava… Olacak iş değildi. Bu duruma şükredip üzerime hiçbir şey almadan apar topar çıktım evden. Mayalanan görünmez ekmekten ben de birkaç nefes çekmeliydim değil mi? Planım yoktu. Biraz ıssız olan bir yoldan yürümek, ekmeği pek az şeyle paylaşmayı arzuluyordum. Egzoz kokuları bölmesin istiyordum burnumla aldığım lokmalarımı. Yaşlı bir adamın bir bankında yapayalnız oturduğu, küçük bir parka benzer bir yere götürmüştü beni plansız ayaklarım. Adam, öylece oturuyordu. Üzerinde rengi belli olmayan bir pardösü vardı. Kendisine özen göstermekten vazgeçmiş, ya da kuvvetten düştüğü için kendisine yeterince özen gösteremeyen, ona özen gösterecek kimsesi …
Etiket: park
07.08.2018
Şu “İnsan” denen mahlukatı bir türlü anlamıyorum ben. Bu arada kim bilir bu şekilde başlayan kaç konuşma ya da yazı vardır… İnsan nasıl kendisinin mensubu olduğu bir şeyi bu kadar yanlış anlayabilir; ya da hiç anlamaz, onu da anlayamıyorum. Belki de işimize gelmediği için anlayamıyoruzdur. Tembel olduğumuzdan yani. Anladığımızda değiştirmek zorunda kalacağımızı bildiğimizden belki de… Her ne ise… Ben sizlere meramımı anlatmak için başladım ve bitirdiğimde belki de anlamış olacağız hep birlikte. Belki öylesine tesirli olacak ki sözlerim, tembel olan tüm zerreleriniz karıncalanacak ve bir bakmışsınız ki, kan oralara hücum ederek oraları da çalışabilir hale getirmiş bile. Umut fakirin ekmeği …
16.02.2018
Telefonunu cebinden çıkarıp ekranını açtı. Bir mesaj gelmişti. Kaydetmese de çok iyi bildiği bir numaradan… Sadece “…” vardı mesajda. Üç tane nokta… Başka kimse anlamazdı belki; ama o anlamıştı o üç noktayla denmek isteneni.. Üç noktayla mesajı cevapladı. Parka gidip beklemeye başladı. Yanına bir adam geldi ve bir zarf bıraktı. Zarftaki adrese gidecek ve adresteki kişiyi öldürecekti. Gitti ve öldürdü. Numaraya iki tane nokta yazarak gönderdi. İki nokta geri gelince de tekrar parka gitti ve bir zarf daha aldı. Parasını… İşlem bitince bir nokta daha… Anlaşıldığını bildiren bir cevap noktasıyla, o adama ilişkin her şey bitmişti. Adam ölmüş, para alınmış …
05.02.2018
Bir parktaydı. Çocuk parklarında genelde olan havada ellerinle yürümeni sağlayan çoklu barfikslere benzeyen yolun başında, demir merdivenlerden çıkmaktaydı. Heyecanlıydı. Ne zamandır oraya gitmemişti. Acaba bir değişiklik var mıydı? Onu özlemişler miydi? Merdivenler, normal den çok daha fazlaydı. Zaten bu da normal bir el yolu değildi. Adını bilmese de elleriyle yürüdüğü için el yolu diyordu buna. Gerçi sadece elleriyle yürümeyecekti ama bunun amacı buydu nihayetinde. Merdivenlerden çıktı. Üç çubuğu elleriyle geçti ve şimdi… Bu işin en zor anına gelmişti. Barfiks çeker gibi yapıp kendisini demirlere çekecek, ayaklarını demire koyup el yolunun üstüne çıkacaktı. Neredeyse her hafta yaptığı bir şeydi bu. Çok …
04.02.2018
“Bir taşla iki kuş vurmak…” Bu deyim her söylendiğinde, “Bir tasla iki kişi doyurmak,” olarak çeviriveririm içimden. Rahmetli dedem öyle yapardı. Ağzından hiç kötü laf çıkmamıştı. “Ağzınızdaki tükürüğe bile dikkat edin,” derdi hep. Kızdığında bile öyle bir kızardı ki… İnsanı suçluluğa sürüklemeden kendi doğrusuna doğru sürerdi. Altınıza tekerlekli bir kızak çekerdi ve bir de bakardınız ki istediği, size anlatmak istediği yerdesiniz. Baktınız onunla aynı fikirde değilsiniz, o zaman gerçek düşüncelerinizi söylemeniz için altınızdaki tekerlekli şeyin kumandasını size verirdi ve siz, rahatlıkla gitmek istediğiniz yere, kendi doğrunuza doğru giderdiniz. Sonra da o alırdı kumandayı… Bir de bakmışsınız hiç tartışmamışsınız bile. Sadece …
30.01.2018
Neyi beklediğimi bilmiyordum. Gelmiyordu işte ve ben tam iki buçuk saattir onu bekliyordum. Parktan o kadar çok insan gelip geçmişti ki… Sadece ben ve güvercinler için yem satan kadın sabit kalmıştık. Ha, bir de sivil polis olan boyacı… İçimdeki küçücük bir hissin geleceğini söylediği için beklemeye devam ediyordum. Hissin doğru olup olmadığını bilmek için… Geldikten sonra ona başımla selam verip uzaklaşmayı planlıyordum. Gelirse tabii… … Güneş batmıştı ve ben hala bekliyordum. Artık beklemek o kadar güzelleşmişti ki, gelmesini uman küçük ses susmuştu. Tek umurumda olan şey beklemek olmuştu. … Aya bakarak bekliyordum. Ve yıldızlara… Hayal kurmuyordum artık ona ilişkin. O …
21.12.2017
Bir dolapta duruyordu maket. Ne zamandır bir uçak maketiyle uğraşıyordum. İşten sonra uğraştığımdan pek hızlı ilerleyemiyordum. Neler yapmamıştım ki! Evler, parklar, arabalar, tapınaklar, okullar, kütüphaneler… yaptığım bu maketleri bu iş için özellikle boş bıraktığım bir odada bulunduruyordum. Özel raflar yapmıştım onlar için duvarlara. Bu uçağı tavana asacaktım. Diğer uçaklara yaptığım gibi. Küçük bir havuzum da vardı gemiler için. Maket bitmek üzereydi. Hatta bugün biterdi. … Bitmişti.. Bir gün sonra bitmişti ama. Ertesi gün, ev alışverişi için pazara gitmem gerekiyordu. Yine iş çıkışında halletmeyi düşünüyordum. Pazarda bir adam çiçek coşturan su satmaktaydı. Onu daha önce de görmüştüm. Adam ısrarla bu suyun …
01.12.2017
Canı sıkkındı. Öyle sıkkındı ki, eğer sıkıntısını içinde tutarsa kalbi, yüreği değil kalbi, ciddi ciddi patlayabilirdi. Kan basıncı yükselirdi ve hoop… Birisiyle konuşmalıydı. Hiç kimse de yoktu çevresinde konuşabileceği. Amaçsızca yürürken bir parkta soyut bir heykele rastladı. Sfenkse benzeyen bir heykel… Vücut parçaları üçten fazla yaratıktan alınma bir sfenkse… Heykelin önüne geldi ve konuşmaya başladı. Kendisinden, sıkıntısından, insanlardan bahsetti. Konuştukça konuşuyordu. Soluğu tıkansa, ağzı kurusa da konuşuyordu. Kimseler uğramıyordu oralara o vakitler nasılsa. Bir ayak sesi duyana kadar konuşmaya devam etti. Ertesi gün yine gitti oraya. Yine kaldığı cümleyi tamamlayarak devam etti konuşmasına. Yine bir ayak sesi duyana kadar devam …