‘Benden neden korkuyorsun?’ ‘Niye korkayım?’ ‘Korkuyorsun işte. Sana olan muhabbetim gözünü korkutuyor. Yapışacağımı mı düşünüyorsun?’ ‘Hayır, ne ilgisi var!’ ‘Beni seviyordun…’ ‘Evet…’ ‘Bak, demek ki şimdi sevmiyorsun. Sevsen hala sevdiğini söylerdin.’ ‘Meydan vermedin ki!’ ‘Korkun sevgine baskın çıkıyor çünkü, biliyorum. Ben de yaşadım bunları.’ ‘EEE, ne yaptın peki?’ ‘Uzaklaştım… Sevdiklerimden korktuğum için uzaklaştım.’ Sandalyeden kalkıp hesabı ödemek için kasaya yaklaştı. Kalkarken bir kelime bile etmemişti. Eh, kendim daha iyisini yapmamışken ondan ne bekleyebilirdim ki?
Etiket: hesap
15.04.2018
Bir devenin tuhaf yürüyüşünü andıran bir yürüyüş tarzı vardı. Nazik ve zarif… Onu ofiste her görüşümde şaşırırdım. Burada ne işi vardı, bir türlü anlayıp alışamamıştım. Onun yeri bir çöldü benim nazarımda. Sırtında hiçbir şey olmaksızın yürüyen, yabani bir deve olmalıydı o, bir sürü işi yetiştirmek zorunda olan bir getir götürcü değil… Getir götür yapmasının yanı sıra şirketin hesap işleriyle de uğraşıyordu. Şirketin eli ayağıydı. Bu işleri yaparken hiç acele etmeden; zarifçe hareket edişine hayrandım. Yemek yerken dahi sakindi. Acaba kızdığında da bir deve kadar yabanıllaşıyor muydu? İlginçti; ama sesi bile deve bozlamasına benzeyen bir tondaydı. Yani elbette o kadar gür …