15.04.2018

Bir devenin tuhaf yürüyüşünü andıran bir yürüyüş tarzı vardı. Nazik ve zarif… Onu ofiste her görüşümde şaşırırdım. Burada ne işi vardı, bir türlü anlayıp alışamamıştım. Onun yeri bir çöldü benim nazarımda. Sırtında hiçbir şey olmaksızın yürüyen, yabani bir deve olmalıydı o, bir sürü işi yetiştirmek zorunda olan bir getir götürcü değil… Getir götür yapmasının yanı sıra şirketin hesap işleriyle de uğraşıyordu. Şirketin eli ayağıydı. Bu işleri yaparken hiç acele etmeden; zarifçe hareket edişine hayrandım. Yemek yerken dahi sakindi. Acaba kızdığında da bir deve kadar yabanıllaşıyor muydu? İlginçti; ama sesi bile deve bozlamasına benzeyen bir tondaydı. Yani elbette o kadar gür …

Okumaya Devam Et

02.04.2018

Bir nohut kadarım ve cinsiyetsizim. Kanatlarım var. Bir nohut gibi yuvarlak değilim. Zarifim. Bazıları benim bir peri olduğumu söylüyor ama ben peri falan değilim. Sadece istenmeyen bir çocuğum. Çocuğun ruhu falan değilim. Onun ta kendisiyim. Bir kürtajdan sonra, nasıl olduysa, oluşuverdim. Ben de bilmiyorum. Annemi takip ettim. Saçlarının arasına kadar tırmandım. O bilmese de bana konuşmayı öğretti. Bir kuştan da uçmayı, kanatlarımı verimli bir şekilde kullanmayı öğrendim. Babamın kim olduğunu bilmiyorum. Orada birkaç kişi varmış. Bunu annem söyledi. Söylerken üzgündü. Bir daha da evlenmedi. On üç yaşındayım şimdi. Belki evlenir ama beni düşünüp üzülmediği bir gün bile olmadı. Onunla konuşmaya …

Okumaya Devam Et