23.08.2019

“Gel bakalım, sana bir şey söyleyeceğim.” “Buyurun?” “Şu adamı görüyor musun?” “…” “Ona şu belleği vermeni istiyorum senden.” “Neden siz vermiyorsunuz?” “Şu parayı da sen al, kendine bir şeyler alırsın.” “Tamam…” Bir çocuğun bana verdiği küçücük bir bellekten sonra değişmişti hayatım. Aralarında geçen diyalog da aşağı yukarı böyle bir şey olmalıydı. Çocuk mantığını kim bilir kaç kuruşa satıp; bana para üstü verirmişçesine uzatmıştı. Gayri ihtiyari almıştım elindekini. Belleği gördüğümde şaşırmıştım. Bunun nereden çıktığını çocuğa soracakken uzaklaştığını görmüş, arkasından gitmemiştim. Sonra da merakıma yenilemeyip; bir internet kafeye gidip belleğe bakmıştım. Sadece bir metin belgesi vardı bellekte. Dosyada, çıktısını almaya bile değmeyen …

Okumaya Devam Et

05.06.2018

Sinek… Rahatsız ediyordu beni. Oysa kitap okumaktaydım. Kıpırtısız bir şekilde. Sadece kitaba dikkatimi vermek istiyordum. Küçücük bir sineğin vızıltısına ve yüzüme ya da vücudumun muhtelif yerlerine temas etmesine en ufak bir tahammül ya da rıza gösteremezdim. Diğer taraftan da sineği öldürmeyi asla istemiyordum. Ne haddimeydi böyle bir terbiyesizlik yapmak! Bununla beraber sineği camdan dışarı güdecek motivasyonum da yoktu çünkü kitap okuyordum ve epey önemli bir kısmındaydım. Okuduğum bitkibilim kitabının Hiçbir paragrafını yarıda bırakıp elimdeki incecik tığla zor zahmet ördüğüm anlam zincirimi koparıp kaçırmak istemiyordum. Zaman geçiyor, kitap okunuyor, sinek rahatsız etmeye devam ediyordu. Geçen zamanla kitabımın sayfalarında azalma olsa da …

Okumaya Devam Et

26.05.2018

Maden suyumu yudumlarken; midemin rahatlamasını sağlayan bir sıvının varlığına şükran duymaktaydım. Yine de keşke midemle ilgilenen bir sıvı olduğu gibi ruhumla da ilgilenebilen bir sıvı olsaydı. İlgiye o kadar muhtaçtım ki, işlevi mide rahatlatmak olan bir şeye, sanki bir şansı varmış, sanki işlevini sırf benim için yapıyormuş gibi davranmıştım. Aslında olanları duygusal nedenlere bağlayıp onları yine kendi yapıştırdığımız duygu ve bahanelere bulayarak kendimize servis edip afiyetle yemek, her zaman ve her yerde hiç fark etmeden uyguladığımız bir rutindi. Hem de her insan için geçerliydi bu durum. Maden suyunu bile şikayetçi olduğum yoksunluklarıma bağlamıştım. Bundan ötesi ne olabilirdi ki? Neden nankörlük …

Okumaya Devam Et

24.04.2018

İhtiyaç… Kırallığım ihtiyaçları karşılamak üzerine kurulmuştu. Tabii belirledikten sonra… Belirlemek… Her şeyden önce ihtiyaçları belirlemekti önemli olan. Zaten bunu belirlemek için bir yol bulup onu uygulamak amacıyla kolay uygulanabilir bir sistem oturttuğum için bir krallığım vardı. Devleti kuran da yöneten de bendim. Devletimin diğerlerinden bir farkı daha vardı. Ben bir santimetrekarelik toprak dahi fethetmemiştim. Evimi kendim satın almıştım. Sonra da… Duyan gelmişti. İyi bir ürünün ağızdan ağza yapılan reklamı gibi, benim de reklamımı yapmıştı insanlar. Aslında, bunun nasıl başladığını anlatmalıyım önce: Her şey, bir hayır kurumu ile başladı. Bir miktar param vardı ve yaptığım, dünyayı yerinden oynatacak bir deneyin sonucunu …

Okumaya Devam Et

15.04.2018

Bir devenin tuhaf yürüyüşünü andıran bir yürüyüş tarzı vardı. Nazik ve zarif… Onu ofiste her görüşümde şaşırırdım. Burada ne işi vardı, bir türlü anlayıp alışamamıştım. Onun yeri bir çöldü benim nazarımda. Sırtında hiçbir şey olmaksızın yürüyen, yabani bir deve olmalıydı o, bir sürü işi yetiştirmek zorunda olan bir getir götürcü değil… Getir götür yapmasının yanı sıra şirketin hesap işleriyle de uğraşıyordu. Şirketin eli ayağıydı. Bu işleri yaparken hiç acele etmeden; zarifçe hareket edişine hayrandım. Yemek yerken dahi sakindi. Acaba kızdığında da bir deve kadar yabanıllaşıyor muydu? İlginçti; ama sesi bile deve bozlamasına benzeyen bir tondaydı. Yani elbette o kadar gür …

Okumaya Devam Et