14.11.2018

Rastlantının ve maneviyatın müziğini yaptığını söylerdi. Müzikleri alışılmadıktı. Aslında kurallara uygun, daha doğrusu kabul edilebilir olmaya zorlanmış, bir kalıba uydurulmak için itilip çekilmiş izlenimini veriyordu iyi bir müzik dinleyicisi olduğunu düşünen şahsıma. Bir sisteme oturtulmaya çalışıldığı bu kadar barizken nasıl rastlantı denebilirdi? Ve maneviyattan bahsedilebilirdi… Şarkılarının sözleri de ayrı bir garabetti. Müzikten bağımsız şiirimsi, rap gibi; ama alakasız ritmik; bazen melodik; ama rapten çok daha yumuşak ve karmaşık… Sıkıcı bir matematik denkleminin çözümünü, teker teker tüm işlemleriyle seyrederken uyuyakalmışım gibi hissederdim onu dinlediğimde. Sözlerinin anlamlarına bakacak kadar dikkatimi toplayamadığım için, internetten okumuştum birkaçını. Zaten onun için merak etmiştim tarzının sebebini. …

Okumaya Devam Et

14.03.2018

Kilden heykeller yapıyordu. Mesleği buydu. Sanatçı… Seramik sanatçısı… Sonra onları fırınlayacaktı. Sonra da satacak, para kazanacaktı. Sonra yine heykel yapacaktı ve böyle devam edecekti. Yaşlı bir kadın, fırın yandığı için aşırı sıcaktan kafasının bulandığı bir anda, atölyesine girip ondan bir siparişte bulunana kadar çok az kişi varlığından haberdardı. “Heykelimi yap…” Selam dahi vermeden böyle demişti, yüzü kırış kırış olan, gözleri sırlanmış kaya gibi parıldayan kadın. Bir kayayı neden sırlamaya gerek duyacağınız tamamen ayrı bir konuydu. İstifini bozmamıştı genç kadın ve ne kadar büyüklükte bir heykel olmasını istediğini sormuştu yaşlı kadına. –Ben ne kadar büyüksem… Fırın yeterince büyüktü; ama kilden yapılmış …

Okumaya Devam Et