19.01.2020

Bebeğimizi seviyorduk; ama farklı olduğu için korkuyorduk ondan. Böylesine bir varlığı, yaratık demiyorum, nasıl olur da biz dünyaya getirebilirdik? Daha doğumunda küçücük bir bülbül girmişti hastaneye nasıl yapmışsa. Kimse de çıkartmamıştı. Bir zararı yoktu ki… Bir de bakmıştım ki omuz başımda şakıyor. Ben bağırıyorum o şakıyor. Sonra, hiç acı içinde değilmişim gibi susmuş onu dinliyorum. Kafası çıkar çıkmaz o da susmuştu. Bir sessizliktir olmuştu odada. Acımı unutmuştum. Bülbül de sesini. Onu bekliyorduk sanki. Hemşire onu eline alana kadar bülbül beklemiş, bebek alçak sesle ağlayınca o da yatıştırırcasına şakımaya devam etmişti. Sonra kediler, köpekler, sincaplar, kuşlar, kurbağalar… gelmişti yanına. Konuşmuştu onlarla. …

Okumaya Devam Et

27.10.2017

Ellerine birer ağırlık aldı. Yirmi kiloluk birer çubuk ve onar kiloluk üçer yuvarlaktan oluşan ağırlıklar… Kollarını sallayarak yürümeye başladı. Yüzü büzüşmüştü, galiba üzgündü? Yürürken; bir pisi otunun üzerinde bayrak gibi dikilmiş, dalgalanan bir teleği, dengesi bozulmasın diye ağırlıkların ikisini de omuzlarına yatırarak eğilip aldı. Baş ve işaret parmakları arasında tutup alaca tüyün renklerine, her renk taneciğini taktir ederek baktıktan sonra saçlarının arasına iliştirdi. Tekrar yürümeye başladı. Mahalle arasında, taşları yer yer düşmüş bir kaldırımın üzerine başıboş bırakılmış, devamlı gülen bir oyuncak bebeği aldı ve tam kulağıyla omzu arasına sıkıştırdı. Artık her adımda bebeğin gülüşünü tekrar tekrar dinleyebilecekti. Yürümesine devam ederken; …

Okumaya Devam Et