29.07.2018

Her gün iş yerimdeki penceremin önüne kaçak bir cennet papağanı gelirdi. Karakteristik, tiz sesiyle küçücük öter, adeta benden bir tepki beklerdi. En azından ben öyle olmasını, benimle iletişim kurmak istediğini farz etmek isterdim.
Bulunduğum yerde bir sürü kaçak papağan vardı. Her nedense buralarda kümelenmişti cennet papağanları.
Pencereme gelen papağanı yakalamak istemeye başlamıştım kaç zamandır. Bir dosta ihtiyacım vardı. Evet, iş yerimde bir sürü insan bulunuyordu; ama onlar insandı işte. İnsandan dost olmazdı. İnsanlar söz konusu olduğunda, bir sürü değişken oluyordu ve benim değişkenlere tahammülüm hiçbir zaman olmamıştı.
Kalın bir çorabın içine koyacağım çekirdekleri, pencereme asmak suretiyle hazırladığım bir tuzakla yakalayacaktım müstakbel dostumu.
Tıpkı normalde dişlerini fırçalamayan birisinin, bir randevu için dişlerini fırçalamasında ağzına yabancı gelen nane kokusu gibi alışılmadık ve kötücül olacaktı tuzağım. Tuzaklar kötücül olmazlar mıydı zaten? Amaç kötü olmasa bile…
Gerçi çorap diş macununa göre daha kötü gibi görünse de; bana kalırsa ikisi de eşit derecede iğrenç, hedefi beklentiye sevk ettikleri için de sinsi hareketlerdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir