29.07.2018

Her gün iş yerimdeki penceremin önüne kaçak bir cennet papağanı gelirdi. Karakteristik, tiz sesiyle küçücük öter, adeta benden bir tepki beklerdi. En azından ben öyle olmasını, benimle iletişim kurmak istediğini farz etmek isterdim. Bulunduğum yerde bir sürü kaçak papağan vardı. Her nedense buralarda kümelenmişti cennet papağanları. Pencereme gelen papağanı yakalamak istemeye başlamıştım kaç zamandır. Bir dosta ihtiyacım vardı. Evet, iş yerimde bir sürü insan bulunuyordu; ama onlar insandı işte. İnsandan dost olmazdı. İnsanlar söz konusu olduğunda, bir sürü değişken oluyordu ve benim değişkenlere tahammülüm hiçbir zaman olmamıştı. Kalın bir çorabın içine koyacağım çekirdekleri, pencereme asmak suretiyle hazırladığım bir tuzakla yakalayacaktım …

Okumaya Devam Et

29.03.2018

Kar yağıyordu. Usul usul yağıyordu. Yere düşen her kar tanesini duyabiliyordu. Bu sesler ona huzur veriyordu. Bir ağaç kovuğunu birkaç gündür mesken edinmişti. Hatta sağ olsun örümcekler bir pencere bile örmüşlerdi. Hem o yararlanıyordu bundan hem de elbette örümcekler. Ağların ısı yalıtımlı olduğunu keşfetmişti. Ya da zaten üşümemekteydi. Hangisinin geçerli olduğundan pek emin değildi. Zaten pek o kadar önemli değildi. Birkaç saat sonra, uykusunu alır almaz oradan ayrılmayı düşünüyordu. Kar tanelerinin sesi eşliğinde uyudu. Uyanır uyanmaz, tek harekette, örümcek ağını en az yırtacak şekilde kovuktan çıktı. Nereye gideceğini bilmese de; oradan ayrılmak istediğini biliyordu. Biraz yürüdü. Temiz bir su birikintisinden …

Okumaya Devam Et