“Bildiğiniz gibi, maddenin üç hali vardır, peki bunlar nelerdir?” … “yok mu cevaplayan?” … “Yok mu ya? Bu kadar basit şeyi bilmiyor musunuz? Puuu! Yazıklar olsun size!” Biliyorduk… Elbette biliyorduk. Dahası, o da bildiğimizi biliyordu. Bir şekilde tepkimizi göstermenin yoluydu sorularına cevap vermemek. Arkadaşımızın hakkını aramanın yolu… “Bu soruyu bilene benden koskoca bir yüz. Bir sonraki sınavına girmesine gerek kalmayacak.” İşte, şimdi sınanacaktı kendimize olan saygımız. Arkadaşımıza verdiğimiz değer değil… … “Eğer bu soruya cevap verirseniz, karne notunuz tam yazılacak. Diğer notlarınız ne kadar düşük olursa olsun… İşte defter… Herkesin gözü önünde yazacağım hem de!” Zavallı adam… Bir ayak tapırtısı… …
Etiket: arkadaş
18.04.2019
Akrepler iğnelerini batırırdı. Bu onların doğasıydı. Bir istiridyeyle arkadaş olan bir akrep olsaydı?
29.07.2018
Her gün iş yerimdeki penceremin önüne kaçak bir cennet papağanı gelirdi. Karakteristik, tiz sesiyle küçücük öter, adeta benden bir tepki beklerdi. En azından ben öyle olmasını, benimle iletişim kurmak istediğini farz etmek isterdim. Bulunduğum yerde bir sürü kaçak papağan vardı. Her nedense buralarda kümelenmişti cennet papağanları. Pencereme gelen papağanı yakalamak istemeye başlamıştım kaç zamandır. Bir dosta ihtiyacım vardı. Evet, iş yerimde bir sürü insan bulunuyordu; ama onlar insandı işte. İnsandan dost olmazdı. İnsanlar söz konusu olduğunda, bir sürü değişken oluyordu ve benim değişkenlere tahammülüm hiçbir zaman olmamıştı. Kalın bir çorabın içine koyacağım çekirdekleri, pencereme asmak suretiyle hazırladığım bir tuzakla yakalayacaktım …
11.05.2018
Beklemek rahattı. Yapman gereken şey beklemekti sadece. Sabretmenin zor olduğunu söylerdi insanlar. Oysa sabretmek basitti. Beklerken başka şey de yapabilirdi insan. Mesela çalışırdı, para falan biriktirirdi, arkadaşıyla takılırdı, sigara içilirdi, kitap okunurdu, tiyatroya gidilirdi, yemek yenirdi… Bunları yaparken akla beklediği şeyin gelmesi kimsenin suçu olmazdı. Oysa yetişmeye çalışan insan daima hareketli olurdu. Öyle olmak zorundaydı çünkü. Yetişmeye çalışanın aklı onu bekleyende olmalıydı. Aksi taktirde niye yetişmeye çalışsındı ki? Eğer öyle olmazsa, bekleyenin işi zordu. Bekleyen ve yetişmeye çalışanın devinip durduğu yerdi dünya. Çoğunlukla birbirlerinden vazgeçtikleri…
08.05.2018
Koyu renkli bir sesi vardı. İşitsel hiçbir şeye benzetemiyordum. Hiçbir terimle adlandıramazdım. Tek diyebileceğim koyu renkli bir sesi olduğuydu. Kalın değildi, ince de değildi. Tonlu ve duyguluydu. Sesine ifade verebilme konusunda çok maharetliydi. Bu seste iyi bir lider havasından ziyade, kimsenin ona bel bağlamasını istemeyen, kolaylıkla alay edip bunu sezdirmeyen bir insan gizliydi. Bu umursamaz biri olduğunu göstermiyordu; ama umursamaz davranan birisi olduğu rahatlıkla söylenebilirdi. Umursamıyormuş gibi yapan… Sözde kendisini korumaya çalışan ama hoşuna gitmeyen ya da onu şöyle ya da böyle rahatsız eden bir olayda anında allak bullak olabilen ve tüm bunlara rağmen her rahatsızlığının üstüne üstüne giden… Dikkatimi …
14.04.2018
Kanepenin üzerinde oturuyorlardı. Birbirlerinden bir insan boyu uzaktaydılar. Bir hayaletin, o hayaletin dolduracağı boşluktan ne bir milim eksik, ne de bir milim fazla bir boşluktu aralarındaki. Artık aralarında olmasa da daima düşünüldüğü için iki tarafı keskin bir kılıç gibi ruhlarını, birlikteliklerini biçiyordu boşu boşuna. Birbirlerini sevginin en gerçeğiyle sevseler de o varlık bu gerçeklikten şüphe duymalarına neden oluyordu işte. O insana ihanet falan etmemişlerdi. Sadece onun istediği olmamıştı o kadar. Yine de; onu sevdikleri için hayal kırıklığını üstlenmişlerdi hiç düşünmeden. Oysa kendi hayal kırıklığının sorumluluğunu alamayan birisi onların sevgisini hak etmemeliydi. Her şeye rağmen; onun payına yalnızlık düşüyordu ve bu …
22.03.2018
Galiba on üç yaşına bastığı günün ertesi günü fark etmişti. Bir sırrı vardı. Kimseye söyleyemeyeceği bir şey… Kendisine bile… O Midas’ın kulaklarının eşek kulakları olduğunu kuyuya söyleyen berber değildi. Sırrını içinde büyüttü ve büyüdü. Bir sürü insan girdi hayatına. Bir sürü insan zaten vardı ama hiç kimseye söyleyemedi. Kimseyi sırrını söyleyecek kadar yakın görmedi… Genç yaşında, çok severek evlenmişti. Eşiyle her şeyi paylaştı. Sırrı dışında… Çocukları oldu. Her saniyesinden haberdardı ailesi ama sırrını bilmiyorlardı. Yabancı bir sürü insanla konuştu. Onlara anlatsa hiç kimsenin haberi olmazdı ve rahatlardı belki ama kimseye sırrına dair hiçbir şey anlatmadı. Yaşlandı. Torunları oldu. Ölmek üzereyken …
26.01.2018
Her gece rüyamda bu pazara gidiyordum. Tuhaf yaratıkların bir şeyler alıp sattığı, tuhaf şeylerin alınıp satıldığı bu pazara… Şu ana kadar hiçbir şey satın almamıştım. Korkuyordum. O kadar tuhaf şeyler vardı ki… Tekinsizdi çoğu. Alıp kullandıktan sonra başıma geleceklerden ürküyordum. Bu pazarda para geçmiyordu. Almadan önce satıcı bir bedel söylüyordu, ödeyebilirsen alıyordun. Bu kadar basitti. Neler yoktu ki! Kehribarın içine hapsedilmiş renkli bir kuş tüyü hatırlıyordum rüyalarımdan. Tüm güzel sesli kuşları yanına çağırıp en güzel performanslarını dinlemeni sağlayan. Gördüklerimin en zararsızlarından. Bedeli de bir ay boyunca konuşamamak olan. Sonsuza kadar çalışan bir şey için bir ay, oldukça makuldü. Sivilcelerini sonsuza …
15.12.2017
Çok mutluydum! Gerçekten çok mutluydum… Uzun zamandır mutlu bile olamazken şimdi çok mutluydum. Şansıma inanamıyordum. Resmen piyangoda büyük ikramiyeyi tutturmuştum. Hem de tam bilet almıştım. Yani tümü bana çıkmıştı. Tam ihtiyacım olan şeydi. Bu parayla neler neler yapmayacaktım ki… Bir çiftlik alacaktım. Özel bir okul yaptıracaktım. Sonra… Henüz düşünmemiştim fazlasını; ama yapacaktım bir şeyler işte. Kim gerçekten para kazanacağını düşünür ki? Detaylı planlarım yoktu. Basmakalıp planlarım vardı henüz. Belki de bu ülkeyle hiç uğraşmaz, yurt dışına çıkardım. Nereye gidebilirdim acaba? Amerika’ya… Neden olmasın. Paramı aldığımda medya benimle epeyce ilgilenmişti. Planlarımı öğrenmek istemişti herkes. Bilmediğimi söyleyince yüzlerinde kıskançlık dolu ifadeleri görmüştüm. …
22.11.2017
Çalmak onun için bir tutkuydu. Bir şeyler çalmanın heyecanını, hayatındaki hiçbir şeye benzetemezdi. Bunun sebebini hiçbir zaman anlayamamıştı ama durum buydu işte. Çalınan şeyin büyüklüğü teoride önemli değildi. Her defasında aynı dozdaydı heyecanı ama pratik olarak aç kalmamalıydı tabii. Bir şeyi çaldığında ilk duygusu, sahip olmanın getirdiği mutluluktu. İkincisi de çaldığı insanın, tanısa da tanımasa da değişmezdi, çekeceği yoksunluğun hayali… Gaddar biri olmamıştı hiç ama bu durum onu mutlu ederdi. O yoksunluk… Onun hayali… Tatmin ederdi onu. Hatta bazen yakın arkadaşlarının çok değer verdiği bir şeyi aşırır ve onlar hakkında, onların yokluğu hakkında günlerce yakınmalarını dinlerdi. İşte o zaman çok …