11.01.2020

Bir ergen bile olduğu anlaşılamayan, sessiz bir kızdı. Çocukken de bir çocuk olduğu anlaşılamamıştı. Ergenlerin hep söylediğini o yaşamıştı. Onu gerçekten kimse anlayamamıştı. Herkesin en iyi arkadaşı, can yoldaşı olabilirdi. Yani kim derdini anlatmayan, her şeye razı olan, her an orada bulunan birisiyle arkadaş olmazdı ki? Yanında hiç kimse olmadığında, yani serbest bırakıldığında, kulaklığını kulağına takar, bir noktaya bakıp öylece, saatlerce kalırdı. Bir gün yatarken kulaklığıyla uyuyakalmıştı. Anneannesi, bir odalık bir evde ikisi kalıyorlardı, yattığı kanepeye yaklaştı ve sonunda, kulaklığın birisini çıkartıp kendi kulağına taktı. Oydu! Torunuydu! Kim derdi ki bu kadar güzel bir sesi olacağını bu kızın… Bir melek …

Okumaya Devam Et

26.12.2018

Elime bir çift yumurta geçmişti. Üç gün boyunca göğüs iç cebime koymam yeterliydi kuluçka için. Gece-gündüz… Sonra o yaratıklar çıkacaktı, büyüyecekler ve yumurtlayacaklardı. Bana bu yumurtaları veren, oldukça fazla yumurtladıklarını söylemişti. Benim görevim bu yaratıkları çoğaltmaktı. Bir tek yumurta bile boşa gitmemeliydi, öyle söylemişti… Yaratıklar aynı anda çıktılar küçücük yumurtalarından. Sis gibiydiler, şekilsizdiler. Hangisinin erkek hangisinin dişi olduğunu anlamaya imkan yoktu. Belki de çift cinsiyetliydiler salyangozlar gibi. Bu yaratıkların adı, “Hayal Tomurcukları” idi. Hayale ihtiyacı olan dünyaya bir nevi takviyeydiler. Ondan sonra bir sürü yumurta bulmaya başladım iç cebimde. Zaten yumurtlar yumurtlamaz bırakıyordum onları dünyaya ve hemen ihtiyaç duyuldukları yere …

Okumaya Devam Et

17.12.2017

Çalışma masasının önüne oturmuş, elinde dolma kalemi, bir şeyler yazıyordu. Bilgisayar kullanmazdı. Kurşun ya da tükenmez kalemle de işi olmazdı. Pilot kaleme dahi bakmazdı ki. Üstelik dolma kalem yerini tutabilirken. Yok efendim… O ille de dolma kalemle, kendi kalemiyle yazmalıydı. Tam yetmiş iki yaşında olmasına, söylediğine göre kırk sekiz yıldır kullanmasına rağmen, kaleme hiçbir şey olmamıştı. Mürekkebini bile kendisi yapar, haznesine elleriyle yerleştirirdi. Takıntılıydı kadın. Peki ne yazardı? Bir kadının bu kadar uzun yıllardır yazması kimsenin gözüne çarpmıyor, dikkatini çekmiyor muydu? “Elinin hamuruyla ne yazıyorsun,” demiyorlar mıydı insanlar? Tabii… Hâlâ diyorlardı. Bu zamanda bile. Hatta şimdilerde; “Yaşını başını almışsın, git …

Okumaya Devam Et