27.01.2019

Gülümsemeyi sevmeyen birisini hayal edin. Gerçekten sevmeyen birisini… Gülümsemeye değecek hiçbir şey görmeyen… Hiçbir yerde… Hayatın hiçbir safhasında… Bu hayal ettiğiniz kişi, hiç mi gülümsememiş hayatında? Bebekken; annesini ya da annesi bildiği kişiyi gördüğünde bile mi? Ona komik gelen hiçbir şey olmamış mıydı? Hayatı fazlasıyla ciddiye mi almıştı; yoksa tam tersi mi olmuştu? Bunların hiçbirini öğrenemeyeceksiniz; çünkü o öldü. Onu sevdiğinizi hayal edin ve onun için üzüldüğünüzü. Yas tuttuğunuzu ve tutarken onun yerine hep güldüğünüzü…

Okumaya Devam Et

26.12.2018

Elime bir çift yumurta geçmişti. Üç gün boyunca göğüs iç cebime koymam yeterliydi kuluçka için. Gece-gündüz… Sonra o yaratıklar çıkacaktı, büyüyecekler ve yumurtlayacaklardı. Bana bu yumurtaları veren, oldukça fazla yumurtladıklarını söylemişti. Benim görevim bu yaratıkları çoğaltmaktı. Bir tek yumurta bile boşa gitmemeliydi, öyle söylemişti… Yaratıklar aynı anda çıktılar küçücük yumurtalarından. Sis gibiydiler, şekilsizdiler. Hangisinin erkek hangisinin dişi olduğunu anlamaya imkan yoktu. Belki de çift cinsiyetliydiler salyangozlar gibi. Bu yaratıkların adı, “Hayal Tomurcukları” idi. Hayale ihtiyacı olan dünyaya bir nevi takviyeydiler. Ondan sonra bir sürü yumurta bulmaya başladım iç cebimde. Zaten yumurtlar yumurtlamaz bırakıyordum onları dünyaya ve hemen ihtiyaç duyuldukları yere …

Okumaya Devam Et

12.06.2018

İnsanın ne mene bir yaratık olduğunu, aşağılık olduğunu söyleriz de aksini geçerli kılmak için bir şey yapmak aklımıza bile gelmez. Salt kötü müdür insan? Su katılmamış… Hiç iyi bir şey yapmaz mı? Yazılan kitaplar, yapılan heykeller, bestelenen müzik eserleri şöyle dursun, birisinin başka birisine gülümsemesi kötü müdür de insana veryansın edip dururuz durmadan? Yazılan kitapları yazan, müzik eserlerini besteleyen, heykelleri yapan, bir diğer insana hiçbir çıkarı olmamasına rağmen gülümseyen de insan değil midir? Elbette insandır ve bunu yaparken insanların kötü olduğu aklına bile gelmemiştir. İşte bunları düşünüyordu limonatasını yudumlarken. Yine bir arkadaşı kandırmıştı onu oysa. Paraları çok az olmasına rağmen …

Okumaya Devam Et

17.03.2018

Rahatsız, katlanabilir bir sandalyeye oturmuş konuşmacıyı tüm dikkatiyle dinliyordu. Temiz olsa da pecmurde kıyafetleri, onlardan çok daha eskimiş botlarıyla oradaki diğer insanların dikkatini çekecek kadar farklı görünüyordu. Vücudu da en az kıyafetleri kadar yıpranmıştı. Doğa şartlarında kavrulmuştu teni. Orada bulunanların çoğunun teni solgundu. Yanına oturduğu kadın gözlerini konuşmacıdan çok ona dikmişti ama o bu ilgiden habersizdi. Konuşmacı en çok onunla göz teması kuruyordu çünkü onu en dikkatli dinleyen kişi oydu. Nasıl dinlemesindi ki? Bu kadın, hayal gücüyle etkileşime geçebilen tek maddenin kaşifiydi ve bu maddenin nereden temin edilip nasıl kullanılacağından bahsediyordu onu dinleyenlere. Bu kadını böyle şevkle dinleyen bu zat …

Okumaya Devam Et

27.11.2017

Bir çalı süpürgesiyle tüm gün boyunca ortalığı süpürürdü. Süpürgenin o karakteristik sesi… O ses için, o sesi daima duymak için her şeyden feragat edebilirdi. Ediyordu da… Aklından, sağlığından, normalliğinden… Süpürgenin sesi ona uçtuğunda rüzgarın çıkarttığı sesi çağrıştırırdı. Süpürgeyle uçtuğunu hayal eder, bir sürü gidecek yer bulup süpürgenin çıkardığı ses eşliğinde hayallediği yerleri canlandırırdı zihninde. Bazen çocuklara anlatırdı fondaki süpürge sesiyle. Neler kurmazdı ki! Türlü şekil ve kılığa girmekte özgür cinlerin cirit attığı, ejderhaların birbirlerine alev fırlatıp bu alevlerle top oynadıkları, şeytanların birbirlerine benzer ruhları sıralayarak okey oynadıkları, cücelerin prensesle kutu kutu pense oynadıkları, kurşun askerlerin kurşun diye kendilerini birbirlerine attıkları, …

Okumaya Devam Et

10.11.2017

Arabasını park ettikten sonra derin bir nefes alabildi. Yorulmuştu. Suyunu çıkartmıştı patronu. Nefret ediyordu! İşinden, iş arkadaşlarından, ev-iş arası gittiği yoldan… Her şeyden nefret ediyordu. Tek sevdiği şey, hayatını yaşanabilir kılan tek şey dokuduğu halılardı. Küçük bir tezgahta dokurdu onları. Çeşit çeşit iplikten, çeşit çeşit resimler dokurdu. Üç boyutlu olurdu desenler. Çıkarıp almak isterdi halılara bakan herkes. Gerçi pek kimseye göstermezdi onları. Satmamıştı da hiçbirini. Sadece birisini birisine hediye etmişti. Aşık olduğu insana. Oysa o, eline alıp sıradan bir gülüşle kabul ettikten başka hiçbir tepki vermemişti. Gerçi ne beklediğini de bilmiyordu ya…O halıya tüm düşlerini döktüğünü nereden bilecekti ki? O …

Okumaya Devam Et