Onu unutamıyordum. Bunu da anlayamıyordum. Görüşmediğimiz yılların sayısı on sekizdi ve ben onu unutamıyordum. Hani gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu? Onunla tanıştığımda tam on beş yaşındaydım. Kitapçıda çalışıyordu. Dükkandan girdiğimde kitapların kokusu muydu beni etkileyen; yoksa onun varlığı mıydı, emin olamamıştım. Satılan kitapların hiçbiri kullanılmış değildi. Ben sevmezdim ama kitabı almak zorundaydım. Kitabımı bulabilmek için rafların arasında gezinirken ona yaklaşmıştım. Arkasında duran rafta kitabı gördüğümde ona yaklaşıp kitabı aldım. Onunla konuşmak istiyordum. Ellerinin ve dişlerinin beyazlığı dükkanın dekorunun koyuluğunda sırıtıyordu. Bana gülümsemeseydi dişlerinin beyazlığını görmem olası değildi. Kitabı kasaya götürdüğümde onu okuduğunu ve beğendiğini söylemiş, benimle konuşmak istediğini …