13.03.2020

Oturmak ve hiçbir şey yapmamak ona göre bir şey değil. O da ne olursa olsun boş kalmamaya çalışıyor. Oturduğu zamanlar afakanlar basıyor çünkü. Akciğerleri kıpırdayıp nefes almak için kendisini açmıyor havaya. Öyle olunca da panik yapıyor işte. Hapse düşmüştü on yıl boyunca. O zaman bile bir sürü şeyle uğraşmıştı. Etliye sütlüye karışmamıştı ki tecrit cezası yemesin. Şimdi hapisten çok daha büyük bir dert var başında. Can sıkıntısı… Ne yapacağını bilmiyor. Bir şey yaparken de bu defa da panik, can sıkıntısına karışıp onu parçalıyor. O da çareyi unutmakta buluyor. Beyni sağ olsun, hayatta kalması için yapabileceği tek şeyi yapıyor. Unutuyor ve …

Okumaya Devam Et

04.11.2018

Ellerimden bir tanesini istedi tutmak için. Verdim, tuttu ve unuttu. Bense hatırladım onun unuttuğunu. Sonra bıraktı elimi. Ardından bir başkası tutup unuttu. Ben yine hatırladım… Bir de baktım ki, herkes elimi tutuyor. Onlar ellerimi tuttukça ben hatırlıyorum, onlar unutuyor. Sonra bir köpek patisini, milyonlarca tür bakteri kendilerini veriyor ellerime unutmak için. Onlar da unutuyor… Kedi, örümcek, timsah, yılan… Her şey, her şey… Her şey… Yıldızlar ışınlarını bıraktılar ellerime. Kara delikler çekmeyi unuttular elime geldiklerinde. Çare yoktu, ben de ellerimi birbirine kavuşturdum.

Okumaya Devam Et

09.05.2018

Onu unutamıyordum. Bunu da anlayamıyordum. Görüşmediğimiz yılların sayısı on sekizdi ve ben onu unutamıyordum. Hani gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu? Onunla tanıştığımda tam on beş yaşındaydım. Kitapçıda çalışıyordu. Dükkandan girdiğimde kitapların kokusu muydu beni etkileyen; yoksa onun varlığı mıydı, emin olamamıştım. Satılan kitapların hiçbiri kullanılmış değildi. Ben sevmezdim ama kitabı almak zorundaydım. Kitabımı bulabilmek için rafların arasında gezinirken ona yaklaşmıştım. Arkasında duran rafta kitabı gördüğümde ona yaklaşıp kitabı aldım. Onunla konuşmak istiyordum. Ellerinin ve dişlerinin beyazlığı dükkanın dekorunun koyuluğunda sırıtıyordu. Bana gülümsemeseydi dişlerinin beyazlığını görmem olası değildi. Kitabı kasaya götürdüğümde onu okuduğunu ve beğendiğini söylemiş, benimle konuşmak istediğini …

Okumaya Devam Et

20.04.2018

Uçsuz bucaksız bir koridorda yürüyordum. Tıpkı rüyalarda yaşanan bir hisse benziyordu ama bu olanların herhangi bir rüyayla ilgisi olmadığını çok iyi biliyordum. Bu koridor gerçekten de bu kadar uzundu ve attığım her adımda bir amaç gizliydi. Belli bir amaç… Bu amacın ne olduğunu bilmediğim, bir amacımın olmadığı anlamına gelmiyordu. Evet, ilginçti ama amacımın ne olduğunu bilmiyordum. Gerçekten de bilmiyordum. Gerçi bilmemem gerektiğini biliyordum. Ancak gideceğim yere gittikten sonra amacımın gerçekleşeceğini, yani onu hatırlayıp gerçekleştireceğimi biliyordum. Attığım her adımda koridor aydınlanmaya başlıyordu. Tavandaki bildiğim hiçbir lambaya benzemeyen ışıklarla. Görebildiğim kadarıyla petek şeklindeydi bu ışıklar ama nasıl bir enerjiyle yandıklarını kestirememiştim. Elektrik …

Okumaya Devam Et

11.04.2018

Çok sevdiğiniz bir şeyi kaybederseniz ne yaparsınız? Ararsınız herhalde. Peki aranamayacak bir şey olursa? O zaman da beklersiniz. Gelmezse de yokluğuna alışır, yaşamaya devam edersiniz. Bu kadar basittir hayat. Öyle görünür… Ben de öyle yapmıştım. Gittiğinde hayatıma devam etmeye çalışmıştım; çünkü aranacak bir şey değildi kaybım. Nerede olduğunu biliyordum. Sesini duymamı sağlayacak rakamları, basit, herkesin taşıdığı bir cihaza yazabilir, o cihazı mucizevi kılmak için yapmam gereken tek şeyi yapıp o rakamlara basarak onun sesini işitebilirdim. Ya da aynı cihazın bir tek düğmesine basıp bekleyerek onu pikseller üzerinde görebilirdim. Yahut, birkaç tuşa basarak ona dijital harfler gönderebilirdim. Olmadı bir kağıt-kalem alır …

Okumaya Devam Et

05.04.2018

Bir şey kaybetmişti ve onu bir türlü bulamıyordu. Ne kaybettiğini, daha doğrusu kaybettiği şeyler arasından hangisine o kadar üzüldüğünü, hangisi için yatırım yapması gerektiğini, hangisini bulmayı gerçekten istediğini bilmiyordu. Bu da bir dünya şeyi kaybetmekten katbekat daha iç acıtıcıydı. O kadar çok şey kaybetmişti ki, kaybettiği şeylerin bir listesini bile yapamayacak hâldeydi. Kayıplarını unutmak otomatik olarak yaptığı bir eylem haline gelmişti çünkü. Kayıplarını dahi kaybetmişti ve tek odaklandığı şey buydu. Bunları düşünürken; çantasını boşaltmaktaydı. Çantasının içinde küçücük olana kadar özenle katlanmış, eski ve çantadaki bir şeyler bulaştığından yapış yapış bir kâğıdı eline aldı. Alelade bir kâğıttı ama kâğıtta yazılı olan …

Okumaya Devam Et

03.04.2018

Gökyüzüne baktı. En sönük yıldızlardan birisini aradı gözleri. Gözünün alabildiği en sönük olanını… Ve ona odakladı gözlerini yaşlarla dolsa da. Tüm dikkatini ona verdi. İlgisizliği anlardı çünkü ve ona yapılanı yapmamak için dahi olsa en sönük yıldızı arardı ilgisini sunmak için. Düşünürdü ki, bu sönük yıldıza bakmak pek olası olmayacağından ilgisiz kalmak rahatsız edebilirdi yıldızı. Düşünürdü ki, onun kadar uzakta birisinin dahi ilgisine hasret kalabilirdi o yıldız… Tıpkı onun gibi… Her zaman görmezden gelinirdi o da. Ya da ışıltısı sönük olduğundan görülmezdi. Ne var ki, yıldızlar katrilyonlarcalarken; onlar, Yani oturduğu evin mevcudu sadece sekiz idi. O hariç sekiz… Baksanıza, kendisini …

Okumaya Devam Et

01.03.2018

Bazen ne yapsam işe yaramayacağını idrak ederim. O kadar ağır bir yüktür ki bu, taşıyamayacağımı anladığımda öylece unuturum. Başka bir çarem yoktur çünkü. Unutmak en iyisidir bazen. Sonra tekrar idrak ve tekrar unutma… Bu acı verici bir süreç olsa da gurur vericidir çünkü bilirim ki bunu bir kere bile idrak edemeyen milyonlarca insan bulunmaktadır yeryüzünde. Gurur vericiliğinin yanı sıra utanç vericidir. Bunu kaç kere idrak etsem bile yaşamaya devam etmek ve tekrar tekrar unutmak, unuttuğunu bile bile unutmak… Kelimenin tam anlamıyla aptallık değildir de nedir? Aynı hatayı defalarca yapana ne denir? Bu kez öyle yapmayacaktım. Kendimi öldürecek ve bu kısır …

Okumaya Devam Et

08.01.2018

Unutuyordum… Her şeyi, her şeyi unutuyordum! Suyun tatsızlığını, limonun ekşisini, reçinenin kokusunu, elektriğin çarpışını… Her şeyi… Bir tek onu unutmuyordum. O odayı ve o duvar saatinden çıkan çan sesini. Sonra onu… Yavaş yavaş bana doğru gelişini, o paketi elime uzatışını… Sonra paketi açışımı, içindeki şeyi? İşte o pakette ne gördüğümü unutuyordum. Her şey ondan sonra kesiliyordu. Ondan sonra unutmaya başlıyordum. O kimdi? Bir kadındı. Bana benziyordu. Bendim…

Okumaya Devam Et