Bir sayfiye yerinin çarşısı boyunca yürümekteydi. Birkaç dükkandan, birçok tezgahtan müteşekkil küçük bir çarşı… Çarşının en ucunda, gözleme ve kek satan bir dükkan vardı. Tüm gün boyunca yüzdüğü ve çarşıya kadar epeyce uzun bir yoldan geldiği için açlıktan karnı guruldamakta, halsizlikten adımları sarsaklaşmaktaydı. Onun için de bu gözlemeci dükkan şimdilik derdinin tek dermanıydı. Dükkandan çıkanlar epey mutlu görünmekteydi. Hallerinden hoşnut birer kedi gibi… Adeta yolda uyuyabilecek denli doyup gevşemişti hepsi… Doğa üstü bir tür rahatlamışlık vardı yüzlerinde. İçeriye girdi. Tertemizdi ortalık ve harika kokuyordu. Karışık bir gözlemeyi bir bardak ayranla, ardından çikolatalı keki, bir espresso eşliğinde içti. Gevşemişti… Sanki sarhoş …
Etiket: dükkan
06.09.2018
Kendi ellerimle yaptığım hindistan cevizli çikolatamı yerken onu düşünüyordum. Tuhaf kişiliğini, dolayısıyla da tuhaf amaçlarını… Astronomi okumasına rağmen, belki de bunun için zamana, zaman kavramına takmıştı. ‘Hora Usta’nın Yeri’ adlı dükkanında, bizzat ürettiği, oradan buradan bulduğu, tasarlayıp bir yerlere ürettirdiği binbir çeşit, vintage, retro, zaman ötesi… her zamana göre ürünler satardı. Bir antikacı dükkanı demek buradan beklentileri değiştireceğinden, burayı zaman temalı bir dükkan şeklinde tanımlamayı uygun bulduğunu söylerdi her fırsatta. Yaptığı bu iş, sattığı bu şeyler, okuduğu ve okumakta olduğu branşla pek ilgisi yokmuş gibi görünse de burası, onun hayallerindeki sahip olacağı şeyin küçük bir simülasyonuydu bir nevi. Zamanlar arası …
13.06.2018
Bir şeylere başlamak zordur. hele ilk adımı atmak… Korkudan dolayı oluşan o ölü toprağı ayaklarına dolanır. Korkarsın ve bahaneler bulursun. Bu da tembelliği getirir. O da ölü toprağını oluşturan taneleri… İşte tam öyle bir dönümündeydim hayatımın. Bir dükkan açmıştım. Hayatımda ilk defa bir dükkan işletecektim. Ne var ki ayaklarım geri geri gidiyordu. Bir aktar dükkanına sahiptim bundan böyle. Mis gibi kokular arasında olacaktım ve kendime çalıştığımı, bunun bir iş olduğunu, insanlara verdiğim her şeyden sonra ücretini almak zorunda olduğumu hatırlatıp durmam gerekecekti. Fatura kesmeli, vergi ödemeli, hesabıma kitabıma dikkat etmeliydim. Diğer şeyler hep yaptıklarımdan ibaretti zaten. Bitkilerin yarar ve zararları …
09.05.2018
Onu unutamıyordum. Bunu da anlayamıyordum. Görüşmediğimiz yılların sayısı on sekizdi ve ben onu unutamıyordum. Hani gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu? Onunla tanıştığımda tam on beş yaşındaydım. Kitapçıda çalışıyordu. Dükkandan girdiğimde kitapların kokusu muydu beni etkileyen; yoksa onun varlığı mıydı, emin olamamıştım. Satılan kitapların hiçbiri kullanılmış değildi. Ben sevmezdim ama kitabı almak zorundaydım. Kitabımı bulabilmek için rafların arasında gezinirken ona yaklaşmıştım. Arkasında duran rafta kitabı gördüğümde ona yaklaşıp kitabı aldım. Onunla konuşmak istiyordum. Ellerinin ve dişlerinin beyazlığı dükkanın dekorunun koyuluğunda sırıtıyordu. Bana gülümsemeseydi dişlerinin beyazlığını görmem olası değildi. Kitabı kasaya götürdüğümde onu okuduğunu ve beğendiğini söylemiş, benimle konuşmak istediğini …
27.04.2018
Yağmurda şemsiye, yazın hasır şapka, genel itibariyle çakmak ve anahtarlık satardım kalabalık bir meydanda… Tabii eğer zabıtalar beni rahat bırakırsa… Her yarım saatte bir gelirlerdi ve ben, ben ve diğerleri, kaçardık onlardan. Düşmandan kaçar gibi… Bazılarımız da kavga ederlerdi; ama bir tek kişiye üç kişi saldırdığından, çoğunlukla dayak yiyen ve malını kaybeden o olurdu. Neden bizi rahat bırakmazlardı? Devletin bekası için mi? Hayır, şaka mı yapıyorsunuz! Elbette hayır… Yakaladıklarının malını alırlardı. Sonra ceza yazarlardı ve vermezlerdi mallarımızı. Ardından malları depolarda biriktirir ve açık arttırmayla satarlardı. O paraya ne olurdu, en ufak bir fikrim yoktu. Sokaklarda satıcı olmamasını istiyordu devlet. Oysa …
13.02.2018
Yavru bir köpek bulmuştu. Hayvanları satan bir dükkanın sahibi hastalıklı olduğu için dükkanın önüne bırakmıştı onu. İyi cins bir köpek olmasına, binlerce dolara satılmasına rağmen şefkati para hırsıyla dahi ateşlenemeyecek kadar sönmüştü. Adam köpeği dükkanın önüne bırakır bırakmaz duruma müdahale etmeseydi muhtemelen köpek gerçekten de ölmüş olacaktı. Varını yoğunu, yani manevi olarak varını yoğunu köpeğe vakfetmiş, hayvanı sağaltmayı becermişti. Biyoteknolojik deneyler yapan bir laboratuvarda teknisyen olarak çalışıyor olmasına rağmen, belki de oradaki bilim insanlarından çok daha donanımlı olduğunun sinsi; ama zararsız özgüveniyle, bu yavru köpeğin zihinsel şartlarını iyileştirmeyi bir proje edinmişti. Gece el ayak çekildikten sonra yapıyordu çalışmalarını. Köpekse ne …
28.11.2017
Dükkanına girdiğinde, içi öyle bir huzurla doluyordu ki, başka hiçbir şey bu tür bir huzur verememişti ona. Hayatındaki hiçbir şey… Bu dükkanı açmayı kim bilir kaç yaşından beri hayal etmişti. Dekorunu bile o kadar çok düşünmüştü ki, dükkanın kurdelesini keserken niye böyle bir şey yapmış olduğuna hayret etmişti. İki kolu arasında kurdeleyi gerip merasimle nasıl kesmeye gerek yoksa dükkanı için de böyle bir şeye gerek yoktu. O onundu zaten. Yeni bir şey değildi ki… İşte o kadar önemliydi onun gözünde bu dükkan. Hatta laf aramızda, bir şişme yatağı dükkanın aşağısına koymuştu ve çoğunlukla orada kalmaktaydı. Evini kiraya vermeyi kaç kere …