Çantasından anahtarını çıkarttı ve eli titreyerek kapıyı açtı. Adeta anahtar onu evine kavuşturmak için sabırsızlanıyordu. Tanıdık ses eşliğinde açılan kapıdan anahtarı çıkarttı. Anahtar hemencecik delikten çıkmıştı. Şimdiden başka bir kavuşmayı arzu ediyordu sanki. Çantaya girdiğine üzülmüyordu. Ayaklarını paspasa koyarak içeri girdi. Ayakkabılarını orada bırakarak çıkarttı ve vakit geçirmeden onları yerlerine, ayakkabılığa benzer küçük rafa koydu. İki raflı mobilyanın üst rafından terliğini alıp ayaklarına giydi. Kapıyı yumuşakça kapattı sonra. Artık sığınağındaydı. Şarkı söylemeye başladı. Ve konuşmaya. Yaşadıklarını evinin değişen havasıyla, onu gördüğünde gerinen ve hafifçe yumuşayan duvarlarıyla paylaşmaya başladı. Etrafında insan olmadığından değildi. Epey arkadaşı vardı. Yine de evi özeldi. Ona …
Etiket: raf
09.05.2018
Onu unutamıyordum. Bunu da anlayamıyordum. Görüşmediğimiz yılların sayısı on sekizdi ve ben onu unutamıyordum. Hani gözden ırak olan gönülden de ırak olurdu? Onunla tanıştığımda tam on beş yaşındaydım. Kitapçıda çalışıyordu. Dükkandan girdiğimde kitapların kokusu muydu beni etkileyen; yoksa onun varlığı mıydı, emin olamamıştım. Satılan kitapların hiçbiri kullanılmış değildi. Ben sevmezdim ama kitabı almak zorundaydım. Kitabımı bulabilmek için rafların arasında gezinirken ona yaklaşmıştım. Arkasında duran rafta kitabı gördüğümde ona yaklaşıp kitabı aldım. Onunla konuşmak istiyordum. Ellerinin ve dişlerinin beyazlığı dükkanın dekorunun koyuluğunda sırıtıyordu. Bana gülümsemeseydi dişlerinin beyazlığını görmem olası değildi. Kitabı kasaya götürdüğümde onu okuduğunu ve beğendiğini söylemiş, benimle konuşmak istediğini …