30.05.2020

Paslı bir bisikleti vardı. Arka tarafındaki metal kısma bir kasa şerbet dolu şişe bağlar, onları belli mekânlara giderek satardı. Şerbetleri kendi elleriyle yapardı. Reyhan, demirhindi, kızılcık şerbetlerinin yanı sıra kendi tarifleri de mevcuttu. Her gün bir kasayı çoğunlukla aynı insanlara satardı. Ben de o insanlardan biriydim ve her defasında bisikletin gidonunda asılı olan boş kaplumbağa kabuğunun neden orada olduğunu merak ederdim. Eğer o bir süs ise, tuhaf bir süsleme anlayışı vardı bu adamın. Yok değilse de; neden oradaydı? Cesaret edip sormalıydım bir gün bu bağanın hikmetini. Sormalıydım sormasına da adamın gözlerinde beni bunu sormaktan alıkoyan tuhaf bakışlar vardı. Aslında korkunç …

Okumaya Devam Et

29.04.2020

Yerden bana gülümsüyor. Bir mask… Neden yerde acaba? Alsam mı? Çok yakışıklı bir adamın yüzü… Bebek yüzlü değil; ama karakterli bir yüz bu. Anlamlı bir ifadesi var. Sanki ‘Sana anlatacaklarımdan ben de emin değilim; ama bunları düşünmek, ölçüp tartmak hoşuma gidiyor,’ der gibi. Bana ne anlatacak acaba? Alsam mı yerden? Alacağım… Alıyorum… … Aldım. Maskın altında bir kaplumbağa varmış. Neden oraya girmiş ki? Bana ne canım. Sert deriden yapılmış maskı alıp yürüyorum. Bana anlatacağı şeyleri dinlemek istiyorum eve götürdükten sonra. Konuşacak, biliyorum. Evdeyim. Kapıyı açmak için anahtarı ararken ayağımın arkasına bir şey çarpıyor. Bir kaplumbağa… O kaplumbağa mı? Eğiliyorum, sanki …

Okumaya Devam Et