aynı şeyleri söylemekten bıkmayan var mıdır? Sabah mecburen “günaydın” diyeceğiz birbirimize. Ayrılırken görüşme temennisinde bulunmak zorundayız. Gerçekten mecbur muyuz peki? Gerçekten mi? Sessizlik yemini etmeye karar verdim. Yazılı bir kâğıt taşıyacaktım. Nasılsa bir bilgisayar programcısıydım. İşim sadece kod yazmaktı. Yazılı iletişimde bulunurken doğrudan doğruya utanmadan konuya girebiliyordum. Ya da yadırganmadan… Sessizlik yeminim, beni gürültüye, herkesin devamlı konuştuğu yerlere itmişti. Onlar konuşuyordu, ben de dinliyordum. Hep aynı sözcükler yankılanıyordu kulağımda. Hep aynı… Farklı tonlar, farklı konular; ama aynı sözcükler. Ben de; bilmediğim diller konuşan insanların yanına gittim. Hemen ayırt ettim onların “günaydın”larını. Onlar da aynı sözcükler kullanıyorlardı. Ben bilmesem de…
Etiket: #kelime
18.05.2020
Otuz yaşında bir ev kızıydı. Bir gün delirdi mi; ne oldu bilinmez, demirci olmaya karar verdi. Bahçesinde bir atölye yaptırdı. Biraz parası da vardı. Babası ölmüş, yaşlı annesiyle kalakalmışlardı. Karışanı yoktu. Bu işi öğrenmek için nice demir ustasına başvurduysa da herkes bir kadının demirci olmasının imkânsız olduğunu söylüyor, ona yardıma kimse yanaşmıyordu. Yıllar içinde, binbir emekle, atölyesinde kendisini eğitti ve usta bir demirci oldu. Oldu olmasına da sadece silah yapıyordu. Verilen hiçbir şeyi, bıçağı dahi onarmıyor, ancak sıfırdan bir bıçak ya da öldürmek için yapılacak bir şeyse kabul ediyordu. Yaptığı bıçaklar, çakılar, baltalar, şişler… çok beğeniliyordu. Hatta ona bir şeyler …