24.11.2017

Bir tek öğrencisi olmayan bir öğretmen olmak… Tahmin edeceğiniz gibi, hiç de çekici değildi. Bir köyde yapılmamış bir okula gönderilmişti. Zaten köy sekiz haneden oluşuyordu ve bu sekiz hane yaşlılardan ibaretti. Değil çocuk, orta yaşlı biri dahi yoktu. Ne olmuşsa olmuş, emekliliğine iki yıl kalan öğretmen buraya sürülmüştü. Köyde terk edilmiş bir ev vardı. O da oraya yerleşmişti. Okul da kendi evinin bir odası olurdu olmasına da öğrenciyi nereden bulacaktı? En azından, oraya ilk adım atışında bunları düşünmüştü. Sonra tekrar düşündü. Kendisi de emekli olmadan yetmişlik muamelesi görmemiş miydi? gerçi yine de sürgün edilmişti ama kendi kaşınmıştı bu yaşta. İnsanlar …

Okumaya Devam Et

05.11.2017

Atının sırtındaydı… En mutlu olduğu yerde. Kendisini tam hissettiği tek yerde… Atıyla arasında bir eyere dahi gerek duymuyordu. Bilakis, eyerin varlığı ikisini de rahatsız ediyordu. Keza dizginleri yoktu atının. Aralarındaki aidiyet ilişkisi sıra dışıydı. Birbirlerine aittiler. At onun atı olduğu gibi, insan da atın insanıydı. Kimseyle iletişim kurmasını sevmeyen birisi değildi. İnsanlarla yeterince iletişim kurmuyordu sadece. Etrafındakileri severdi. Onlar tarafından da sevilirdi ama hepsi o kadardı işte. civar köyler ve kasaba arasında atlı kütüphane olarak çalışırdı. Aslında öğretmendi ama mesleğini yapmayı tercih etmemişti. Bir okulda saatlerce durmak ona göre değildi. Mesleğini yapmasa da herkes ona “Hoca” diye hitap ederdi. İnsanlar …

Okumaya Devam Et