20.12.2018

Halı dokumayı hiç sevmezdi ama geçimini bununla sağlamak zorundaydı. Makineyle dokunan halılardansa, zenginler onların dokuduklarını aldıkları için, bu teknoloji çağında, el tezgahıyla, halı dokuyorlardı. Hem de büyük bir gururla… Baba mesleklerini, dede mesleklerini yaptıkları içindi o saçma sapan gurur… İnsanlar onlardan bir alıp bine satarken; onlar böyle bir şey için gururlanabiliyorlardı işte. Kendisini körler ülkesinde görebilen tek kişi gibi hissediyordu. Üstelik herkes gelip gelip gözüne parmak atıyor, her defasında biraz daha körleştiriyordu onu… Yine de bir halı vardı dokumakta olduğu… Bu halıdaki deseni kendisi yarattığı için mi bilinmez, çok seviyordu . Satılmasını istemiyordu ama yapılacak bir şey de yoktu… Halının …

Okumaya Devam Et

26.11.2017

Vedalaşmak üzereydi. İşiyle, eviyle, arkadaşlarıyla, sokakta karşılaşıp selamlaştığı insanlarla, kavga ettikleriyle, görmezden geldikleriyle… Başka bir yere gidecekti. Emekli olmuş, tazminatını almıştı. Herhangi ayrılmaz bir bağı da yoktu. Sadece bir kuşu… Bir Jako papağanı vardı, yalnızca beş kelime konuşabilen. “Özgür, gel, al, evet, hayır.” Papağanın adı Özgür’dü. Bu kelimeler dışında bazı taklitler yapabiliyordu. Kapı zili, siren, alkış, klavye tıkırtısı… Oradan giderken papağanını özgür bırakmayı planlamıştı; ama sonradan içi bir türlü elvermedi. Böylece, bir sırt çantası ve omzundaki papağanla yola çıktı. Nereye gideceğini bilmiyordu ama bir köye ya da bir sahile gitmek istemediği kesindi. o da bir yerlerden bir karavan bulup öylece …

Okumaya Devam Et