11.06.2023

Özgürlüğün tadına varan bir tohumsun. Kendini, ne olacağını belirlemen için bir fırsat verilmiş sana. Tam şimdi. İstediğini olabilirsin. Hiçbir şey bile… Evet, hiçbir şey olmamayı da seçebilirsin. Bunu yapma özgürlüğün var! Düşünebiliyor musun! Sen… Ne olmak istiyorsun? Bir çift vakumlu antene benzeyen uzantı ve plazmadan oluşan bir merkezden ibaret olmayı seçtin. Evet bunu yaptın? Neden? Fark etmeyi ve değişebilir olmayı istedin çünkü. Fark ettiğin şeye göre değişebilmeyi…

Okumaya Devam Et

29.06.2019

Bir tuhafiye dükkanım vardı; ama öyle bildik tuhafiyelerde olduğu gibi kumaş, düğme falan satmazdım. Bana tuhaf gelen her şeyi elde edip dükkanımda bulundurur, isteyen olursa da o an aklımdan geçen bir fiyat söylerdim. Eğer anlaşırsak satardım. Anlaşırsak… Bu dükkanı sadece iş olsun diye açık tutardım. Sevdiğim bir işi yapmanın saadeti için. Yaşamak için para kazanmaya gerek olmayacak kadar paralıydım ben. Özgürlük bana zimmetliydi sanki, öyle hissederdim. Oysa bir gün dükkanıma gelen bir adam tarafından hayatımın değiştirileceğini bilmiyordum. Hayatımın değiştirilmesinde hiçbir söz hakkımın olmayacağını, özgürlüğümün arkasından öylece bakacağımı… Zayıf bir adamdı. Dükkanıma bir kadın çorabı almaya gelmişti. Eh, birçok insan gibi …

Okumaya Devam Et

20.12.2018

Halı dokumayı hiç sevmezdi ama geçimini bununla sağlamak zorundaydı. Makineyle dokunan halılardansa, zenginler onların dokuduklarını aldıkları için, bu teknoloji çağında, el tezgahıyla, halı dokuyorlardı. Hem de büyük bir gururla… Baba mesleklerini, dede mesleklerini yaptıkları içindi o saçma sapan gurur… İnsanlar onlardan bir alıp bine satarken; onlar böyle bir şey için gururlanabiliyorlardı işte. Kendisini körler ülkesinde görebilen tek kişi gibi hissediyordu. Üstelik herkes gelip gelip gözüne parmak atıyor, her defasında biraz daha körleştiriyordu onu… Yine de bir halı vardı dokumakta olduğu… Bu halıdaki deseni kendisi yarattığı için mi bilinmez, çok seviyordu . Satılmasını istemiyordu ama yapılacak bir şey de yoktu… Halının …

Okumaya Devam Et

03.09.2018

Bazen birisiyle, rastgele birisiyle sohbet ettiğimizde onunla çok eskiden beri tanıştığımızı zannederiz. Heyhat… Bu çoğunlukla sadece bir zandan ibarettir. O zamanın başlangıcından, en azından bizim hayatımızın başlangıcından beri bizi tanıyordur sanki. Diğer yandan da bizi hiç tanımıyordur. Onun yanında kendimizi göstereceğimizi çünkü onun zaten bizi tanıyıp bildiğini düşünürüz. Yanında özgür olduğumuzu, zannederiz. Ne var ki, kısa süren bir özgürlüktür bu. Tanımak istediğimiz an bozulacak türde bir özgürlük. Çünkü o zaman hakkımızda ne düşüneceğini umursadığımız an başlamaktadır. İşte onunla da öyle bir anı yaşamıştık. Benden yaşça büyüktü ve bir şehirlerarası otobüste seyrederken tanışmıştık. Bir molada… Sonra da diğer molalarda sohbetimize azar …

Okumaya Devam Et

04.08.2018

Her gün, Kadıköy’deki bir restorana gidip ince belli bir bardakta zahter çayı içerdim. Dağ kekiğine zahter denirmiş, restoranın sahibinden öğrenmiştim. Kekiğin sindirime iyi geldiğini de söylemişti ama ben bunun için içmiyordum onu. Bana yabani şeyleri düşündüren hayatımdaki tek şey, hayatımda beni özgür ve sorumsuz hissettiren tek şey olduğu için… Ha, bir de; şu Türk filmlerindeki Yumurcak’a benzeyen, mahallemizdeki çocuklardan birisi… Onunla ettiğimiz iki çift laf da bana bu şekilde hissettiriyordu. o kadar teklifsiz, o kadar rahat, o kadar samimi bir çocuktu ki… İşte hayatımı değiştiren o kararı, bir gün, onunla konuştuğumuz iki çift laftan sonra almıştım. Köyünden bahsediyordu. Çoğu zaman …

Okumaya Devam Et