Yağmur yağıyordu. Dışarda tek başına yürüyordu. Çok bildik bir sahneyi yaşamaktaydı. Filmlerde ve kitaplarda yaşanıp duran bir sahneydi bu. Gözyaşları yağmura karışmaktaydı. Neden ağladığı ise kendisi için dahi bir muamma idi. Polar hırkası sırılsıklamdı. Yağmuru açlıkla emmiş olmasına rağmen ıslaklık ona ulaşmamış, hırka daha doymamıştı. Nedenini bilmese de ağladıkça rahatlıyor, adeta içinden bir şeyler uzaklaşıyordu. O kadar çok ağlamıştı ki, birkaç damla gözyaşı yere düşmüştü. Belki de bir böceğin üstüne inmiş, böcek ise onu düşen on binlerce damladan biri zannetmişti. Bir yerlerde okuduğu gözyaşı şişelerinden bir tane olsaydı keşke yanında. Nadir olan gözyaşlarını biriktirebilmek için… Acaba hayatındaki gözyaşlarını toplasa bir …