Kervanın en arkasında, istenmeyenlerin yolculuk ettiği mevkide kimsenin binmek istemeyeceği, kötü huylu bir devenin üzerinde seyrediyordu genç kız. Genç yaşta kocasını öldürmek suretiyle dul kalmıştı. Aslında kendisini dul bırakmıştı desek daha doğru olur. Herkes bunu bilse de; kimse bir şey ispat edemeyeceğinden ve kız liderlerinin kızı olduğundan sadece dışlanmakla kalmıştı. Taşlanmaktansa dışlanmak evlaydı. Zaten kendisi toplumunu çoktan dışlamıştı. Kendisi her ne kadar sessiz olsa da; devesine o kadar çok çıngırak takmıştı ki; zaten huysuz olan hayvanı deli ediyordu bu çıngırak sesleri. Tabii ki kervanda da dikkat çekiyordu. Gerçi o kadar büyük bir gürültü olmasa da çıngırakların metallerinden yansıyan güneş bile …
Etiket: çadır
08.12.2017
Kırmızıyı çok severdi. Tepeden tırnağa kırmızı giyerdi. Sadece ayakkabıları siyah olurdu. Ortalarda görünmesini gerektiren bir işi yoktu. Radyocuydu. Sakin bir sesi olan; ama şu buğulu sesli bildik radyoculardan olmayan bir radyocu… Aslında psikoloji okumuştu ve radyoda rumuzla arayan insanların dertlerini dinleyip onlara sorular soruyordu. Programının adı da “Salyangoz”du. Kulaktaki işitme sinirlerinin olduğu bölge… Her gece 02.00 ile 03.00 arasında program yapardı ona ihtiyacı olacak insanların bir türlü uyku tutmayan insanlar olduğunu düşünerek. Doğruydu. Epey dinleyicisi vardı. Ülkede epey uykusuz insan olduğunu gösteriyordu bu da. Neler anlatmamışlardı ki ona! Tedavi olma umuduyla değil, dinleyen biri bulma mutluluğuyla anlatıyorlardı anlatacaklarını. Sadece üzüntülerini …