Güzel kokan, güzel giyinen bir adam geçiyor karşısından. Yanında iki tane cins köpek… Köpeklerin bacakları Arap Atı gibi mübarek. Adamın elinde bir telefon var. Köpekleri dükkânın kapısının önünde bırakıyor. Benden sonra gelmiş ama bana el ediyor başlarında durmam için. Merak ettiğimden yanlarına gidiyorum. Severim köpekleri, yoksa adam emrettiği için değil. Ne güzeller öyle. Güçlü, ince, soylu… öylece duruyorlar. Köpekleri severim ama kokularını değil. O kendilerine özgü soluyuşları, havlamaları falan güzel de elimi sürdüğümde elimde kalan o kokuları yok mu… Ya da içinde köpek olan bir eve girdiğimde ortalığa hâkim olan, ne kadar temizlense gitmeyecek o ağır koku… Eğer bu adam …
Etiket: #koku
23.07.2020
Bir türlü doyamadığım, muhtemelen bağımlılık yapıcı milyonlarca katkı maddesi konulmuş bir abur cubur gibiydi. Paketinin çıkarttığı sese kurulmuş gibi ayak seslerine kurulmuştum. Ayak sesleri geldiğinde ellerim kulaklarım kaşınmaya başlıyor, nefesim hızlanıyordu. Evet! İşte paket açılıyordu! İşte yaklaşıyordu! Koku… Koku… Bir cümleyle başlıyordu söze doğal olarak. “Merhaba” Çoğunlukla böyle selamlıyordu. Paketin ikinci katmanı açılıyordu. Aslında bu abur cuburda bir paketin içinde paketlere sarılı birkaç çikolata vardı ve ilki açılıyordu. Onu ben açıyordum. “Merhaba,” diyordum gerisin geri. Açılan paketin içinden bu kez paketle kokusu maskelenmemiş hâliyle alabiliyordum kokusunu. “Bugün nasıldı?” diye soruyordum. Dilimi uzatıp; şöyle bir tadına bakıyor, yokluyordum aynı mı tadı …
11.07.2020
Bir çayırda sakin sakin otlarken görmüştüm onu. Mis gibi kokuyordu. Daha önce öyle bir şey görmemiştim. Sanki bir varlığı yoktu, nurdandı sanki. Daha önce öyle bir yaratık görmediğim için telefonumla fotoğrafını çekmek ve görselini aramak niyetiyle yanına yaklaştım, sakince bana baktı. Resmen poz bile verdi inanabiliyor musunuz? Hiçbir eşleşme bulunamamıştı. Gerçekten eşsiz bir yaratık olmalıydı. Heyecanlandım; ama bir şey keşfettiğim için değil. Ya başkaları onu rahatsız ederse diye. Yanına gittim, bir hayvan gibi kokmuyordu. Çok farklı kokuyordu. Yasemin çiçeği gibi mesela… Ona tam olarak benzemese de; o karakterde bir koku olduğunu söyleyebilirdim. Boynuzuna dokundum, yumuşacıktı. Kavga etmek ya da kendisini …
23.05.2020
Bir sürü insanın, birkaç gün kaldıktan sonra aniden gittiği, birkaç insanın da gelip gidenlerin yemeklerini yapıp yataklarını düzelttiği, samimi bir evdi burası. İnsanlar buraya ‘pansiyon’ diyorlardı. Tuhaf kokulu kâğıt ve metal parçalarını ya da plastik kartları onlara verdikten sonra yerleşebiliyorlardı ancak. Ben öyle anlamıştım… Ben ise hiçbir şey vermek zorunda değildim yemek ve yatmak için. Eh, ben bir köpektim çünkü. Buranın sahipleriyle bağlı olmasam, yani onların olmasam da buranındım işte. Gelir giderdim… Canım istediğinde masaların yanlarına gidip sokulur, biraz oradan biraz buradan, bir şeyler tıkınır, onları hazmetmek için de birilerinin ayağının dibinde uzanırdım. Severdim okşanmayı. Birilerinin desem de; öyle rastgele …
26.04.2020
Piyanomun karşısındayım. Yepyeni bir şey çalmak istiyorum. Bir beste değil, doğaçlama bir şey… Yalnızca bir defa çalınacak bir şey. Çalıyorum… Bazen uyumsuz oluyor çaldığım notalar ama durmuyorum. Önümde bir sürü koku molekülü var ve ben riske girip sadece bir kere yapabileceğim bir parfüm yapmaya soyunuyorum. Yavaş yavaş tabii. Bir defada olmaz parfümler çoğu zaman. Hiç ölçmeden koyuyorum malzemeleri. Az miktarlarda ve içgüdülerime uyarak… Bir tencerenin başındayım. Bir arada tatmadığım şeyleri, bir araya gelince lezzetli olacağını düşündüğüm gibi birleştirerek isimsiz, bir defalık bir yemek yapıyorum. Bir vazoya bir sürü ot koyup bir aranjman yapıyorum. Bir defalığına tabii. Elime bir kömür kalem …