05.11.2023

Yirmi iki yaşımı kutladığım günün, masallara layık bir doğum günü kutlaması olacağını şüphesiz tahmin edemezdim. Bir kafe, yapılmak üzere olan sürprizi bilmiyormuş gibi davranmak zorunda bırakılmış şahsım ve bir sürü insan… İnsanların bir kısmı arkadaşım, kafede oturan, konuyla ilgisiz diğerleri. Ve elbette kafe çalışanları, namı diğer garsonlar, aşçı ya da aşçılar… Pastayı getiren, ses sistemini saçma sapan doğum günü şarkısını çalması için ayarlayan garsonlardı ne de olsa. Onlara da lanet etmeyi unutmamak gerekir değil mi? Ben epey ikna edici bir şaşkınlık çığlığı koyuverip mumları hiçbir dilek dilemeden üflerken; son derece sıradan, beyaz yakalı bir tipe benzeyen adamın biri yanıma geldi, …

Okumaya Devam Et

06.04.2023

Tamı tamına bir saatte yanan mumlar yapardım. Dikkatle hazırladığım kalıplar ve ninemin formülü sayesinde çok zor bir şey değildi bu. Bir de mumun içinde kontrollü bir şekilde yanmasını sağlayan şeffaf bir hazne yapmam gerekiyordu. Bu hazneyi içinde şeker bulunduran havada kuruyup katılaşan, tamamen organik bir hamurdan yapıyordum. Ninem öldükten sonra, yaptığım mumları dakikalara bölmüştüm. Otuzu küçük, biri büyük yıldızları uzunlamasına yapıştırdığım bir tasarım oluşturmuştum. Böylece yanmamış yıldızlara bakıldığında kalan zaman hakkında fikir sahibi olabiliyordu insanlar. Tüm işim buydu. Saniyeleri bile bilmemize yarayan modern saatlerin olduğu bu devirde bir saatte yanıp kül olan mumları kimin aldığını soruyorsunuz kendinize büyük ihtimalle. Yaşlılar, …

Okumaya Devam Et

05.06.2020

Bir ada vardı. Nerede olduğunu bilmiyorum. Kazara oraya götürülüp yine kazara yaşadığım yere geri bırakıldım çünkü. Söylediklerine göre, muhtemelen her kelimesi doğruydu, bir hapishaneden kaçan herkes buraya gelirdi. Nedenini bilmiyorum ama. Galiba sadece ben bir hapishaneden kaçmamıştım. Bir adam vardı… Çok güzel, çok çok güzel flüt çalardı. Uzunlu kısalı bir sürü flütü vardı. Bir kısmı kemikten, bir kısmı ahşaptandı. Galiba hepsini kendisi yapmıştı. Önemli değildi gerçi, çok güzel çalardı. Her şeyin sesini taklit edebilirdi. Gök gürültüsünün sesini bile taklit ettiğini işitmiştim… Bir kadın vardı. O da çok güzel masal anlatırdı. ‘Hamaklara!’ diye bağırırdı. İstediğinde çok gür çıkardı sesi. Herkes hamaklarına …

Okumaya Devam Et