Parka biraz yürüyüp kendisini arındırmak için gitmişti. Çocuk sesleri, martı sürüsünün sesine karışmış, bir araya geldiklerinde hangi sesin hangi canlıdan çıktığı belirsizleşmişti. Parkın görece sessiz bir köşesine gitmek için yürüdüğünde o çocuğu görmüştü. Oraya ne bir martı; ne de başka bir çocuk uğramıştı. Yetişkin bile yoktu. Sadece devasa bir döner kaydırağa tırmanmaya çalışan ufak tefek bir kız çocuğu ve o vardı. Hatta kendisini fazlalıkmış gibi hissetmişti bir an. Sonra çocuğa dalmıştı gözleri. Aklından içinde bulunduğu an uçup gitmişti yerini geçmişe bırakıp.
Benzer bir kaydırağın tepesindeydi. Çocuğun yaptığı gibi yapmamış, normal yoldan yani merdivenden çıkmıştı. Bir adamdan duyduğuna göre, bir tür içki şişesinin dibinde bir kurtçuk yaşadığını duymuştu bir gün, işte o kaydırağın tepesindeyken; kendisini o kurtçuk gibi hissetmişti. Tıpkı onun gibi boğulacağını zannetmişti o an. Oysa su yoktu ki kaydırağın içinde. Sadece döner bir kaydıraktı işte. Yine de elinde olmayarak korkup vazgeçmişti kaymaktan. Geri dönecekken; arkasında üç çocuğun dizildiğini fark etmişti. Korkmuştu! Önünde bir şişe, arkasında bir sürü kurtçuk… Panik içindeydi ve kenardan atmıştı kendisini, düşünmemişti. Bir daha döner bir kaydırağa binmemişti.
Ana geri dönüp çocuğun yaptığını yapmayı düşünseydi yine korkar mı diye geçirdi içinden? Gözlerini havaya dikti ve tesadüfen bir şişeye benzettiği bir buluta bakakaldı. Bulutun şekli yavaş yavaş değişti. Şişenin ucundan bir kurtçuğun başını görmüştü işte. Başının ucu sünüp bir dil hâlini aldı. Adeta kendisine dil kırpıyordu kurtçuk. Dil çıkarmakla göz kırpmak arası bir şeyler yapıyordu yani. Gülümsedi, o da kurtçuğa dil kırptı.
Çocuğun alnındaki teri kazağının koluyla sildiğini gördü. Kaydırağın ucuna kadar çıkmıştı, şimdi kayacaktı…
Çıkışında olduğu gibi sessiz bir mutlulukla kaydı çocuk. Martılar ve diğer çocuklar gibi değildi. Geçmişteki gibi arkasında dizilen çocuklar gibi olmadığı da belliydi.
Çocuk, sanki onun da kaymak istediğini anlamış gibi, kayar kaymaz kenara çekildi. Karşıdaki küçük sallanan ata oturup onu izlemeye koyuldu.
Bir çocuğunkinden çok daha iri gövdesini kaydırağa sığdırmaya çalışarak ve kaydırağa ayakkabısıyla değil de dizleriyle basarak tırmanmaya başladı. Zannettiğinden zordu bu iş; ama kararlıydı.
…
Çocuğun terini sildiği yerde durup terini sildi ve son kez kendisini çekti. Artık kayabilirdi. Şişenin içine boğulmaya gönderilmiş bir kurtçuk olmadığını da biliyordu bu kez.
Ve… kaydı!
Ruhundaki şişeden çıktığını hissederek; martı ve çocukları selamlayarak ayrıldı o parktan. Yine de; diğer çocuk kadar tek başına olarak…