26.06.2020

Bir gemide çalışıyordu. Hemen hemen her türlü gemide, her işte çalışmıştı. Yeter ki gemi olsun. Ayakları sabit bir zemine değil de devamlı yaylanan bir zemine bassın… O her işi yapardı. Yeter ki, bir dakika bile olsa denizin kokusunu alsın… O mektubu alana kadar böyle ölmeyi planlıyordu ama mektup onu karaya çağırıyordu. Ağabeyi ölünce; babası, ağabeyinin karısı ve üç çocuğu geride kalmıştı. Hiçbiri de iş görebilir durumda değildi. Tarlanın işçiye ihtiyacı vardı ve bunu yapacak tek kişi kendisiydi. Eşyalarını toplayıp istemeye istemeye gitti köyüne. Oradan kaçışını bugün gibi hatırlasa da… Oradan nefret etse, yaklaşan her adımda göğsü tıkansa da… Köyünden kaçarken …

Okumaya Devam Et

03.06.2020

Aramıza bir şehrin girmesi hiç önemli değildi benim için. Onu seviyordum. Zaten arada kaçamaklar yapıyorduk birbirimizi görmek için. Uçağın varlığına müteşekkirdik. Bazen ani sürprizler yapardık birbirimize. Bu böyle yıllarca sürdüğünde, anladık ki, biz uzakta bir sevgilimizin var oluş fikrini sevmiştik ve böyle devam etmeyi düşünmekteydik. Hiç yakınlığı, yakın olmayı özlemiyor muyduk? Birbirimize hiç ihanet etmiş miydik? Kavuşmayı hayal etmiyor muyduk; yoksa ediyor gibi mi yapıyorduk? Bu soruların yanıtını bilsem de bilmesem de aslında onları öğrenmekten çok onları sormak önemli olduğundan, böylece bırakmayı tercih ediyorduk. Ben bile, onun bana ihanet edip etmediğini merak etmemiştim. Etmiyorum çünkü. Bir gemici gibi her sahilde …

Okumaya Devam Et

26.05.2020

Uyandığımda yastığımın üzerinde, yüzümle mesafeli bir konumda durup o kırmızı gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerimin ta içine… Küçücüktü, tüyleri ince, temiz ve gürdü. Kuyruğu da ince ve kısaydı. Hafifçe cikliyordu. Yani ciklemekle viyaklamak arası bir sesle mırıldanıyordu. Çok iyi anlamasam da galiba bir deney faresiydi. Normal şartlarda farelerden pek hoşlanmazdım. En azından kâğıt üstünde böyleydi. Bir fareyle daha önce karşılaşmadığımdan bunu şimdiye kadar test edememiştim. Elimi ona doğru uzattığımda kaçmamıştı. Oysa bildiğim kadarıyla fareler epeyce korkak yaratıklardı. Yanımda uyuyan birisine ‘günaydın’ der gibi okşadım onu. Selamlamak istermiş gibi elime doğru sokulup cikledi. Kahvaltı ederken; misafirlere vermek üzere dolapta tuttuğum peynirden çıkardım, …

Okumaya Devam Et

03.05.2020

Parka biraz yürüyüp kendisini arındırmak için gitmişti. Çocuk sesleri, martı sürüsünün sesine karışmış, bir araya geldiklerinde hangi sesin hangi canlıdan çıktığı belirsizleşmişti. Parkın görece sessiz bir köşesine gitmek için yürüdüğünde o çocuğu görmüştü. Oraya ne bir martı; ne de başka bir çocuk uğramıştı. Yetişkin bile yoktu. Sadece devasa bir döner kaydırağa tırmanmaya çalışan ufak tefek bir kız çocuğu ve o vardı. Hatta kendisini fazlalıkmış gibi hissetmişti bir an. Sonra çocuğa dalmıştı gözleri. Aklından içinde bulunduğu an uçup gitmişti yerini geçmişe bırakıp. Benzer bir kaydırağın tepesindeydi. Çocuğun yaptığı gibi yapmamış, normal yoldan yani merdivenden çıkmıştı. Bir adamdan duyduğuna göre, bir tür …

Okumaya Devam Et

23.04.2020

Her tarafı aynı olan, dümdüz bir meydandaydım. Hiçbir şey yoktu etrafımda. Yürüdükçe yürüyor; fakat hiçbir şeyin değişmesini sağlayamıyordum arşınladığım kilometrelerce mesafeyle. Bir hedef görünmüyor, işitilmiyordu. Yeknesaklığa alışmak kolay görünse de kazın ayağı öyle değildi. O boşlukta düşünecek bir şey bile gelmiyordu insanın aklına. Çağrışım zincirini inşa edecek bir tek halka bile görünmüyordu. Öyle ki, bir tek kaldırım taşı bile farklı değildi diğerlerinden. Hepsi, kalıptan çıkmışçasına, ki öyle olmuştu, aynıydı. Bir yerde böyle bir cehennem tasavvuru vardı. Galiba bir kitapta. Doğruydu… Gerçekten cehennem azabı ancak böyle olurdu. Ateş renkliydi, acı da… Tenin kızılı da acıydı işte. Renksizlik kötüydü sadece. Acı sayesinde …

Okumaya Devam Et