05.03.2019

Bu yazı, Bursa Malcılar Lisesi’nin, sokak hayvanlarına yemek sağlamak amacıyla yürüttükleri “Katık” projesinin dergisinde yayınlanmak amacıyla yazılmıştır. İnstagram: https://www.instagram.com/p/Bug7z1Uns6l/?utm_source=ig_share_sheet&igshid=occxj3ye7zs3 İrili ufaklı kayaların ve yıllanmış ağaçların arasından koşuyordu rüyalarında. Sürüsüyle… Alfa erkek oydu. Önde koşuyor, ilk yemeği o yiyordu. Ahhh! Yiyemiyordu ki… Bir hayvandan döktükleri ilk kanda uyanırdı o güzel rüyadan ve başlardı karnı guruldamaya. Daha onu yiyemeden uyanırdı. Yıllanmış bir ağaç görmemişti rüyalarının dışında. Yamru yumru birkaç ağaçtan başka, sadece gökdelenler görebilmişti kısa hayatında. Bir sürüsü olmamıştı. Sadece aç birkaç köpek vardı. Bağlasa bağlasa açlık bağlardı onları birbirlerine. Yemek az olduğundan o bile bağlayamıyor, yemeği kapan doyuyordu. Birlik olmak anlamsızdı; …

Okumaya Devam Et

28.08.2018

Birazdan okuyacağınız iki kelime ile ilgili tüm düşündüklerinizi, önyargılarınızı bir kenara bırakın ve beni, benim düşüncelerimi özümsemeyi deneyin. Haydi rastgele… Kelimeler: Kütüphane; namı diğer kitapların bulunduğu bina ve kıraathane, yani asıl anlamı okuma odası olan; ama en iyi ihtimalle gazete ve dergi okunan kahveden , en iyi ihtimalle çay içmekten başka bir şey yapmayan insanlarla dolu yerlerden bahseden… Peki bunların hangisi daha saygın? Hangisinde olmak isterdiniz yani? Ben, okuma odasında diğer insanlarla birlikte bulunup; kitap odasını depo olarak kullanırdım. Okuma odalarının; yani doğru anlamı ve çağrışımıyla kıraathanelerin içine bir de tartışma bölümü inşa ederdim. Hatta o bölüme “Hasbihalhane” adı verir, …

Okumaya Devam Et

08.03.2018

Karanlık zamanlar yaşanıyordu. İnsanlığın üremesini sağlayacak iki cins arasında büyük, kanlı bir iktidar savaşı kayıplarla sonlanmış, emektar gezegenimiz dünya tükenmişti ve iki ayrı gezegene taşınmıştı insanlık. Bölünmüştü. Kadınlar Kadınya’ya, erkekler de Erkekye’ye… Sperm ithal ediyorlardı kadınlar ve erkek çocuklarını ihraç ediyorlardı Erkekye’ye. Anlaştıkları tek konu da buydu zaten. Artık birbirlerinden nefret ediyorlardı. İki gezegen arasındaki ışıkyılları bile nefretlerini hafifletmemişti. Bu kadim nefret çocuktan çocuğa geçiyordu. Dinlerinde bile karşı cins şeytan oluyordu. Aynı gün, Kadınya’da iki çocuk doğdu ayrı kadınlardan. İki farklı cins… Nasıl olduysa, bir talihsizlik eseri aynı küveze koydular onları bir an. Solukları karıştı birbirlerine. İlk gördükleri şey birbirleriydi. …

Okumaya Devam Et

15.02.2018

Bizi yatıştıran, gözyaşlarımızı silen ya da en azından ‘ağlama,’ diyen birisi olmasa ağlar mıydık acaba? Hep merak ederim bunu. Çocukluktan başlar bu. Ne kadar yatıştırmaya çalışırsan çocuk o kadar çok ağlar. Sokakta oynarken daha kötüsü gelir başına ama gıkı çıkmaz mesela. İşte bu aralar hiç ağlayamamamın sebebi de beni teskin edecek birisini bulamamış olmam. Gerçi erkekler ağlamaz bizim memlekette… Erkek yatıştırılmaya ihtiyaç duymaz da mı ağlamaz? Neden ağlamaz erkekler? Hep koruyan, yatıştıran mı olmak zorundayız? Oysa nasıl maymunlar birbirlerinin bitlerini ayıklayarak sosyalleşiyorsa, biz de birbirimizin gözyaşını silerek sosyalleşiyoruz işte. Tevekkeli değil, erkekler pek sosyal değil. Ben de öyle işte… Kimseyle …

Okumaya Devam Et