Yazıyorum… Yazıyorum… Ellerim ağrıyor! Ellerim ağrıyor ve parmağımdaki eklemler çatırdıyor! Belim doğrulamıyor artık! Midem bulanıyor mürekkep kokusundan. Ekrandaki mürekkebin kokusunu hayal ediyorum ve midem bulanıyor. Ekranda mürekkep olmadığını bilsem de hayal ediyorum işte. İğrenç bir koku geliyor burun deliklerime ve midem bulanıyor. Bu gereksiz bulantı kuvvetsizliğimden kuvvet götürüyor; ama ben ara vermeksizin yazıyorum. Ne yazdığımın önemi yok. Ateş çukurundaki ateşi söndürmenin günah olduğunu bilen/belirleyen ilkel toplumlar gibi düşünüyorum ben de. Yazmayı bırakmak günah! Bırakırsam ölürüm! Ruhum azap çeker! Bedenim ve zihnim çekeceğim azabı düşündükçe titriyor ve ben titreyerek de olsa yazıyorum… Klavyenin sesi bir ilahiymişçesine kulaklarımda. Afrika tamtamlarıymışçasına, kilise çanlarıymışçasına… …
Etiket: gölge
28.12.2017
Bir parka gitmiştim bir gün. Herhalde otuz iki yaşındaydım ama gidip bir salıncağa oturmuştum. Tam sallanmaya başlayacaktım ki, beş yaşında; ama ciddiyetine bakılırsa benim yaşlarımda gibi görünen bir çocuk gelmiş ve: “Abla, biz o salıncağa binmeyiz,” demişti. Nedenini sorunca başını iki yana sallayıp öylece gitmişti. İstifimi bozmadım ve sallanmaya başlamıştım. Keşke çocuğu dinleseydim… Sallanmaya başlar başlamaz, etrafımda tuhaf gölgeler görmüş, acayip sesler duymuştum. Sanki beni fark etmelerini sağlamıştım salıncakta sallanarak. Ardından da yakamı bir türlü kurtaramamıştım onlardan. Sanki o salıncakta işaretlemişlerdi beni ve ondan sonra hayatımın her anında onları gözümün kıyısında görür, kulağımın kıyısında tuhaf seslerini işitir ve dokunma mesafemin …