Yazıyorum… Yazıyorum… Ellerim ağrıyor! Ellerim ağrıyor ve parmağımdaki eklemler çatırdıyor! Belim doğrulamıyor artık! Midem bulanıyor mürekkep kokusundan. Ekrandaki mürekkebin kokusunu hayal ediyorum ve midem bulanıyor. Ekranda mürekkep olmadığını bilsem de hayal ediyorum işte. İğrenç bir koku geliyor burun deliklerime ve midem bulanıyor. Bu gereksiz bulantı kuvvetsizliğimden kuvvet götürüyor; ama ben ara vermeksizin yazıyorum. Ne yazdığımın önemi yok. Ateş çukurundaki ateşi söndürmenin günah olduğunu bilen/belirleyen ilkel toplumlar gibi düşünüyorum ben de. Yazmayı bırakmak günah! Bırakırsam ölürüm! Ruhum azap çeker! Bedenim ve zihnim çekeceğim azabı düşündükçe titriyor ve ben titreyerek de olsa yazıyorum… Klavyenin sesi bir ilahiymişçesine kulaklarımda. Afrika tamtamlarıymışçasına, kilise çanlarıymışçasına… …
Etiket: klavye
18.11.2018
Elinde bir şırıngayla ona yaklaşırken gözleri ifadesizdi. Rutin bir işlemdi bu onun için. Oysa bu şırınganın içindeki şey pek öyle sayılmazdı. Sıvının her molekülüne küçük bir çip oturmuştu. Çipler, şırıngadaki sıvı kana karışır karışmaz istilacı böcekler gibi onun, kurbanın, içinde çoğalacaklar ve onu değiştirmeye başlayacaklardı. İdama mahkum edilmişti ve ölmesi gerekiyordu. Oysa insan kaynağı azalmıştı ve bir tek insanı bile feda etme lüksü yoktu artık dünyanın. Artık o, içindeki çipleri kontrol edecek kişinin kölesi olacaktı. Aslına bakılırsa bu duruma köleleşme bile denemezdi. Kurban istekli hale getirilecek, geçmişini, her şeyi, bu iğnenin batırılışını bile hatırlayacak ve bunu doğal karşılayacak duruma getirilecekti. …
25.12.2017
Ölmek üzereydim. Bir ormanda avlanırken hem de. Yanımda hiç kimse yokken. Ne demeye bir ormana tek başıma gitmiştim ki? Keşke şu saçma sapan iddiaya girmeseydim. Kime neyi kanıtlamam gerekiyordu! Ben özgüvensiz miydim ki böyle kendimi insanlara kanıtlamaya, saçma sapan iddialara giriyordum? Neymiş, kadınlar ava tek başlarına çıkabilirmiş. Evet, çıkabilir… Eee, ne oldu yani şimdi? İddiayı kazandım da ne oldu? Acaba mezarımdan kalkıp ona “Yılan sokmasaydı kazanacaktım,” diyebilmemin bir yolu var mıydı? İşte ben böyle bir insandım! Bu tür bir salaktım! Yahu ölüyordum be, ölüyordum! Ve hala iddiayı kazanmanın peşine düşüyordum. Kazandığımı kanıtlamamın… İddiaya girdiğim adamı sevdiğimi bile söyleyememiştim üstelik. Son …