Keşke… Keşke birazcık mutlu olabilseydi! Gözlerinin tta içine baktım. Uzun yüzü mutsuzluktan sünmüştü. Adeta kendi kendisini eritiyordu. Sivri çenesinde toplanmıştı sanki tüm derisi. Ve yüzü hâlâ erimiş, buruşmuş görünüyordu. Sivri çenesinin altında bir gıdısı yoktu ama çenesi katman katman büzüşmüş ve nasıl oluyorsa yine de gergindi. Çene kemiğiyle, demir bir kazığı sert bir toprağa saplayabilirdi. Daha gencecikti oysa. Boynundaki damarlar kalıcı olarak boğum boğumdu. Uyurken bile öyleydi bana sorarsanız. Mutsuzluk, gerginlik ve sinir bozukluğu bu adamın iliklerine işlemişti. Kanını içen bir vampir olsa ekşimiş bir yoğurdu içmiş gibi geri tükürürdü herhâlde. Çok fazla kuralı vardı, çok fazla… Çok fazla yargısı …
Etiket: #yay
23.06.2023
Yeni bir hayata başlamanın heyecanını kendi ayaklarının yere aceleyle vuruşunda hissediyordu. Yumuşacık tüylü bir taya benziyordu. Henüz nallanmamış ve elbette yuların ne olduğunu bilmeyen bir taya… Oysa o yuların, dizginin, hatta kırbacın ne olduğunu çok iyi biliyordu. Yok, emin olun öylesine söylemiyorum. Gerçekten biliyordu. Sahipleri ona üçünü de somut olarak tattırmışlardı. Sahiplerinin çocuklarının deneysel projesiydi çünkü. Eh, bunda şaşacak bir şey yoktu. O yontulmamış canavarların başlarında onları yontan bıçaklar yoktu ki. O bıçaklar da yontulmamıştı çünkü. Yontulmayınca da onu kırıyorlardı böyle işte. Onun bir bıçak olacağı yoktu. Bıçak olmak için değil de o bıçaklar tarafından kesilmek, işlenmek için yaratılmıştı. Biliyordu …