23.05.2023

“Bu kez ne oldu?” “Bilmiyor musun? Anımsamıyor musun?” “Ne oldu?” “Seni çağırıyorlar.” “Kimler?” “Of, sırtıma bin de gidelim işte.” Birilerinin beni çağırmalarından hoşlanmıyordum. Hem de tam uykumun derinlerine demir atmak için kolumu kaldırmışken. Boynuma baktım, yoktu. Tabii ki olmayacaktı. Boynumdan çıkmış, kanlı canlı bir at olmuştu. Bir tek boynuzu ve kanatları olan, mitolojilerdeki atların melezi olan bir at. Onu yıllar önce bir pasajdaki bir gümüşçüden almıştım. Alelade bir yerdi işte. Sonra yıllarca hiçbir şey olmadı. Ta ki böyle bir davete kadar. O zaman da böyle ete kemiğe bürünmüştü. Boynuzuyla bana dokunana kadar anlamamıştım bile. Kahve içerek şu an hatırlamadığım şeyler …

Okumaya Devam Et

11.03.2023

Bir gümüşçüde görünmez ama tanıdık ellerle değiştirilmiş, bir kolye şekline sığdırılmıştım. Kurtulmam, kendi biçimimde özgür olabilmem için gereken, benim için uygun bir kadın ve bir erkeğin beni beğenmesiydi. Umarım bu iki kişi bir çifti oluştururdu. O zaman işim çok daha kolaylaşırdı. *** O gün bir çift olmak şöyle dursun, birbirlerini bile tanımayan iki kişi gelmişti dükkâna. Bir kadın ve bir erkek. Başkalarıyla evli değillerdi bereket. İkisi için de parlayınca yanıma yaklaştılar ve bana uzandılar. Elleri birbirlerine çarptığı an fark etmişlerdi birbirlerini. Eh, gözlerini kamaştırmıştım ikisinin de. Som gümüş bir zincir, yakut kırmızısı, taş bir kalbi saran aynı zincirden örülü bir …

Okumaya Devam Et