Usulca, geçen zamanı ürkütmemeye çalışarak nefes alıyorum. Anların arasında kaynayıp gidiyor soluğum. Kulaklarım dikiliyor. Neredeyse hiç ses yok. Burnumu, neredeyse uluyacak olan bir kurt gibi havaya dikiyorum. O an ulumak aklıma bile gelmiyor. Sadece çimenlerin kokusunu alıyorum. Ve sıcacık güneşin. Ve hafifçe esen rüzgârın… Sonra birden bir böcek gelip önüme konuyor. Büyük kabuğundaki renkleri izliyorum. Böcek kıpırdandıkça gözümde değişiyor. Kendi âlemindeki böceği rahat bırakıyorum. Telefonum usulca titriyor. Sanki o da beni ürkütmemeye çalışıyor. Gelen mesaja bakıyorum. Birkaç dakika sonra geleceğini yazıyor. “Keşke gelmese,” diye geçiriyorum içimden. “Keşke soluğum gibi ben de bu anın içinden kayıp gitsem ve istediğim anda kaybolsam.” …
Etiket: #soluk
05.05.2020
Sosis balonlardan bir şeyler yapıyor. Hepsini kendi soluğuyla şişirerek… Bir sürü çocuk var. Kıyafetleri çeşit çeşit. Yırtık pırtık olanı da var, pırıl pırıl olanı da… Ayırt edici hiçbir özelliği olmayıp öylece gözden silinenleri de var. Tek ortak noktaları gözlerinde. O çocukların gözlerine baktığınızda göreceğiniz şey bir eksikliğin oluşturduğu boşluk. Sanki bir şey varmış da düşüp kaybolmuş ya da sökülüp atılmış gibi bir boşluk bu. Tırtıklı bir boşluk… O balonları şişiren kadının da kızarmış yüzünü süsleyen gözlerinde mevcut aynısından. Belki onun için o kadar uğraşıyor. Biliyor çünkü. O balonla yapıp verdiği hiçbir şey atılmayacak. Sünüp buruş buruş olsa da; o tuhaf …