Onu her gördüğümde, sesini telefonun ucunda işittiğimde ya da parfümünün kokusu herhangi bir şekilde burnuma ulaştığında sebepsiz bir öfkeye kaptırıyordum kendimi. Dahası da vardı. Onu öldürmek, daha net söylemem gerekirse bıçaklamak istiyordum. Yok, aslında buna ihtiyaç duyuyordum! Telefon ekranında adını gördüğümde bile başlıyordu her şey. Ya da sarf ettiği ilk kelimeyi duyduğumda. Ya da yanımdan geçerken yarattığı rüzgâr burun deliklerime dolduğunda. Zihnim o salisede bulanıyor ve kalbim hızlanıyordu. Parmaklarım anında bir bıçak kabzasını tutmaya hazırlanıyor, kaslarım geriliyor, kemik ve eklemlerim bıçaklama hareketi için hazırlıyordu kendilerini. Elimde değildi. Bunu yapamayınca da bir titreme geliyor, vücudum kendisini rahatlatamadan önce resmen büyük bir …
Etiket: bıçak
03.03.2018
Bir dernekte oturmuş çay içiyordu. Aslında bu derneğe üye değildi ama gelir kaynağı olsun diye ucuz çayı olduğu için geliyordu oraya. Bir de bedava gazeteye istediği gibi bakabilme imkanı bulunduğundan. İş ilanlarına bakması gerekiyordu çünkü. İşsizdi ve bundan ziyadesiyle hoşnutsuzdu. Hayatında ilk defa işsiz kalmıştı ve bu durum, sudan çıkmış balığa dönmesi için yetmişti. Oysa bir işi varken ne kadar da kendinden emindi! On altı yıldır o işte çalışıyordu. Bir çaycı olarak… Pek vasıflı biri değildi ama bir çaycı olsa da oranın kralı oydu. Dedikoduları o bilir, kime neyi yaptıracağını, kime ne için ne kadar rüşvet verilebileceğini, kimi nasıl ikna …
23.12.2017
“Kadere inanır mısınız,” diye sormuştu bir kız çocuğu beni durdurup. “Umursamıyorum,” demiştim bir an bile düşünmeden. “İnanıp inanmamak değil mesele. Umursayıp umursamamak.” Çocuk arkasındaki bıçağı göstererek: “Evet ya da hayır deseydiniz sizi bıçaklayacaktım,” dedi ve o anda dost oluverdik. On iki yaşındaydı söylediğine göre. Bana yüz yirmi yaşındaymış gibi gelirdi sarf ettiği her cümlede. Sokaklarda yaşamasına rağmen kılına bile zarar gelmeyen nadir insanlardan birisiydi. belki de tek insandı. Her şeyden sıyrılmasını bilen biriydi çünkü akıllıydı. O günden aylar sonra, neden beni öyle durdurduğunu sormuştum. “Umursamadığınızı anlamıştım. Tıpkı benim gibi olduğunuza dair bir şeyler vardı hâlinizde,” dedi. Onun gibi olamazdım. Ne …
09.12.2017
Eski, boynuz saplı bir bıçağı vardı. Tek zenginliğiydi. Kendi elleriyle yapmıştı gerçi ama çeliği bulmak için çok zaman harcamıştı. Bulduğu yere onu satın almak için bir servet ödemişti. Boynuzu kendisi en başından tonlarca işlemden geçirerek bir bıçak kabzası hâline getirmişti. Bu bıçağın çeliğine çok emek vermişti ve dillere destan bir dayanıklılığı ve kesiciliği olmuştu. Kuru odunu bile bu bıçakla kesse bıçağın kılına zarar gelmezdi. Doğa dışı bir bıçak gibiydi. Belki de gerçekten öyleydi… Çeliğe su verirken yaşlı bir adam gelmiş, bu bıçağıyla canlı bir şeyin hayatına son vermemesi koşuluyla her şeyi kesebileceğini söylemişti. Bıçağın çeliğini sımsıcak haliyle sıvazlamıştı şaşkın bakışları …