23.02.2024

“Bazen kimsesiz olmak kendini daha çabuk bulmaktır değil mi?” “Ne diyorsun sen be?” “Yok bir şey.” Bunu söyleyen duvarda yanı başımda oturmuş, süslü bir kadındı. Yani kadın öyle süslenip püslenmemişti de elbisesi güzeldi işte. Parfümü de on numaraydı. Boyanmıştı da ama çok değil. Biraz ruj sürmüştü. Ha tırnakları da parlak ve pembeydi. Parfümü benim kokum yanında fazla güzel, saçları yağlı saçlarımın yanında fazla temiz ve parlaktı. Hiçbir sığınma evinde yer bulamayan, kafamı kullanmaya çalışsam da bazen böyle, olduğum gibi, evsiz bir kadın gibi görünmek durumunda kalan bir kadına mı söylüyordu bunu? Kaç defa bedava sikildiğimi bilmiyordum. Hatırlamak istemiyordum yani, kim …

Okumaya Devam Et

12.07.2023

İnsanlar için vazgeçilemez olmak nedir biliyor musunuz? Muhteşem, vazgeçilemez ve asla kurtulunamaz bir uyuşturucudur. Eroin mi? Halt etmiş o! Bunun yanında lafı bile edilemez. Eroinden kurtulunur. Zor olur ama kurtulur insan çok isterse… Bu meretten kurtulmak… Tamam, imkânsız değildir ama ancak bir şartta yakanızı kurtarabilirsiniz ondan… Bir patron olmayabilirsiniz. Ama patronunuzu kendinize bağlayabilir, vazgeçilemez olduğunu ona kabul ettirebilirsiniz. Eğer bu uyuşturucu damarlarınızdaysa, aslında daha çok sinirlerinizde kökleşmişse, bunu yapmak zorunda hissedersiniz kendinizi. Başka çareniz yoktur. Zavallı bir bağımlı olmak zorunda kalmışsınızdır. Gerçi bunu çok az kişi anlayabilir. Anlayanlar da sizin için birer kâbustur çünkü yakalarını sizden kurtaracak insanlar sadece onlar …

Okumaya Devam Et

03.06.2023

Çantamı sırtıma takıyorum, Hiç acele etmeden ayakkabılarımı giyip çıkıyorum. Kapıyı arkamdan kapatmayı unutacaktım az kalsın, son anda kolumu geriye atıp kapıyı çekiyorum. Birazcık yürüdükten sonra bir kapıdan giriyorum. Pahalı olduğu belli olan bir kafenin içindeyim. Zaten ne pahalı değil ki bu aralar… Dört kişilik bir masa bulup oturuyorum. Boş bulduğum tek yer burası. Çantamı sandalyemin arkasına asıyorum. Ve bekliyorum… Birazdan geliyor. Karşıma oturuyor Elindeki torbayı da yanındaki sandalyeye atıyor. “Eee, hazır mısın ölmeye?” “Evet,” diyorum. “Tabii hazırım.” “Tamam o zaman… Bir şey ister misin? Son yemek olarak?” “Hayır.” Karnım gurulduyor. Ne zamandır mideme bir şey girmese de bir şey yemek …

Okumaya Devam Et

21.11.2017

Bir tezgahta oturmaktaydı. Önünde bir sürü küçük kağıt dolu bir kutu duruyordu. Bir sürü insan… Bir sürü ağızdan çıkan bir sürü ses dalgası… Gümbür gümbür… En önemlisi bir sürü hareket… Sanki üstüne üstüne geliyordu herkes. Bereket, çakırkeyifti. Arkasında duran sağ olsun. Eğer öyle olmasaydı korkudan, kalp krizinden giderdi. Tam göremediği insanlar gelir, beklerlerdi bir kâğıt çekmesini. Çoğu da kafasının iyi olduğunu bilmezdi. Onlar için o sevimli ve yumuşak bir şeydi o kadar. Arada sırtını şöyle bir sıvazlar, başını okşarlardı ama. Neye göre kâğıt çekerdi peki? Bilmezdi bunu doğrusu. İnsanları, ihtiyaçlarına ve kafasının ne kadar, hangi safhada iyi olduğuna bağlı olarak …

Okumaya Devam Et