13.02.2024

“Asıl dünyayı kirleten ne biliyor musun?” Bunu soran… Bunu soran… son birkaç yıldır bir an dahi ayık göremediğim kardeşimdi. Ondan utanıyordum ve bunu belki de ancak şimdi itiraf edebiliyorum. Şimdi, yani o öldükten birkaç gün sonra. Bu soruyu sorduktan sonra karşılık vermemi beklemeden söyleyeceğini söylemişti rahmetli kardeşim. Varlığımın farkında olup olmadığına emin olamayacağım kadar kendisinde değildi. Belki de kendisindeydi, emin olamıyordum ki… “Kendilerini sevmeyen insanlar. Hayır hayır… Kendilerini sevmeyen bilinçli canlılar desem daha doğru olur. Ve ben de onlardan biriyim.” Susmuş, sonra da; “Ölmem gerek!” demişti inleyerek. Birkaç gün sonra da sessiz sedasız ölüvermişti. Ya ben?

Okumaya Devam Et

24.06.2023

Neden insanlar beni içtikten, sarhoş olduktan sonra ararlar? Sağlam kafayla aramaya cesaret edemediklerinden mi? Yoksa bu kendi kendime bulduğum yanıt, saçma sapan bir teselli mi? Neden normal şartlarda hiç düşünmeyeceğim insanlar beni takarlar kafalarına? Aramızda normal bir diyalog bile olmadan kendi kafalarında bir yere oturturlar beni, neden? Doğru düzgün iletişim kurmak yerine neden strateji kürarlar üzerimde? Boş bir kâğıt mıyım ben? Beyaz bir tebeşir bekleyen kara bir tahta mıyım? Onların takıntılarının filmini oynatacak, izlenmemiş ya da çoktan defalarca izlenmiş bir film miyim ben, kendi içeriğimi bile bilmeyen? Neyim ben yahu? Neyim? Değer bile verilememiş bir X miyim?

Okumaya Devam Et

16.04.2018

Sarhoş olmaktan nefret ediyorum. Vücudumun uyuşması ve dilimin dolanması beni utandırıyor. Her şeyi unutmak cabası… Yine de o gün tam bir şişe şarap içmiştim. Açık havada içmiştim; ama yine de çarpmıştı beni. Neden sarhoş olduğumu bilmiyordum. Yani özel bir sebebi yoktu. Şişeyi alıp içmeye başlamıştım. Şarabı da satın aldığım dükkandaki adama açtırmıştım. Şişe bittiğinde, yaklaşık dört kilometre yürüyecek, evime gidecektim. Tek başıma yaşadığım, sadece bir odasında üç at besleyeceğim kadar büyük olan evime. O kadar büyük evlerden hiç hazzetmesem de miras kaldığı için ve okumakta olduğumdan o evde yaşamak durumundaydım. Zaten ailemle yaşadıklarım her yerine sinmiş olduğundan evi satmam söz …

Okumaya Devam Et

21.11.2017

Bir tezgahta oturmaktaydı. Önünde bir sürü küçük kağıt dolu bir kutu duruyordu. Bir sürü insan… Bir sürü ağızdan çıkan bir sürü ses dalgası… Gümbür gümbür… En önemlisi bir sürü hareket… Sanki üstüne üstüne geliyordu herkes. Bereket, çakırkeyifti. Arkasında duran sağ olsun. Eğer öyle olmasaydı korkudan, kalp krizinden giderdi. Tam göremediği insanlar gelir, beklerlerdi bir kâğıt çekmesini. Çoğu da kafasının iyi olduğunu bilmezdi. Onlar için o sevimli ve yumuşak bir şeydi o kadar. Arada sırtını şöyle bir sıvazlar, başını okşarlardı ama. Neye göre kâğıt çekerdi peki? Bilmezdi bunu doğrusu. İnsanları, ihtiyaçlarına ve kafasının ne kadar, hangi safhada iyi olduğuna bağlı olarak …

Okumaya Devam Et